Gunlugume Hosgeldiniz..
Bes yasimdan beri gunluk tutuyorum. Bu blog oburlerinden ayri olarak sadece ic dunyami aktardigim bir gunluk degil, ayni zamanda kizim Eda ve esim Volkan'la olan hayatimdan da alintilari iceriyor. Buraya yazma amacim ilerde unutulmamasini diledigim acizane hayatimin bazi kesimlerinin kayida gecmesidir.
8 July 2010
Fikra
Sormus zengin fukaraya,
Islamin sarti kac? diye.
"Bir" demis fukara.
Yav olurmu demis zengin,
Ne biri?
E demis fukara
Hacla zekati siz bosladiniz
Orucla namazi da biz bosladik
Geriye kaldi kelime-i sehadet
Esheduenla ilahe illallah..
Islamin sarti kac? diye.
"Bir" demis fukara.
Yav olurmu demis zengin,
Ne biri?
E demis fukara
Hacla zekati siz bosladiniz
Orucla namazi da biz bosladik
Geriye kaldi kelime-i sehadet
Esheduenla ilahe illallah..
Yeniden Merhaba Yazisi..
Sonunda tasindik, yerlesdik sonunda, ve vakit ayirabiliyorum ozel isteklerime sonunda..Vakit ayirmak ta nasil oluyor izah edeyim. Tasinmaya baslamadan bir iki hafta once baslayan dis cikarma mucadelemiz hala devam etmekte..Bugun de besinci disimiz icin sikinti cekiyoruz. Bulabildigim zaman araliginin sinirini siz dusunun artik.
Eda'nin bu arada gecirdigi evrelere deginecek olursak, sondan baslayalim efendim, surunmeye basladik. Cicegi burnunda iki gunluk surunme maceramiz var. Bugun dis cikardigi icin malum biraz kirgin, biraz mahsun. Hareket etmeye oyun oynamaya pek mecali yok. Surekli kucagimda oturmak istiyor, oyle oldugu halde, bir ara kalkti, salonu soyle bir tavaf etti, tekrar geldi cikti oturdu kucagima..Bu benim cok hosuma gitti. Ozgurce bana ihtiyac duymadan, o ara vucuduna gelen dermanla oyle bir dolasti ve gucunun bittigi yerde tekrar dondu geldi. Ikinci olarak bilincli olarak baba ve gel gel kelimelerini kullaniyor. Cis, egh (pis anlaminda), give mumy a hug, give a family hug, kelime ve cumlelerini anliyor. Dahasi hadi kizim bay bay yap deyince el salliyor, gel gel de deyince ellerini acip kapatiyor. Kapimizin onunden tren yolu geciyor. Istisnasiz her gecen trene el salliyor, gormesede sesini duymasi yeterli oluyor el sallamasi icin. Bu arada bu gelismeler surerken, bir taraftanda dusunuyordum hayir kelimesinin manasini nasil ogretecegim diye. Malum surunmeden hayir demeye ihtiyac duymuyor insan cocuguna..Inanirmisiniz oyle guzel anliyor ki..Evde ki sus esyalarina, televizyona, gazli sobaya, balkonda ki ciceklere dokunacagi zaman sev kizim alma eline, cekme diyorum. Tabi her zaman bu yetmiyor, birden cekmeye calistigi zaman hayir kizim hayir demem yeterli oluyor ( simdilik). Umarim hep boyle gider. Bir kac gundur oyle bir kamptayiz ki, aksama kadar cici yapmayi ogretiyorum.
Ayrica yemek olarak hemen herseyi yiyor, ekmegi peyniri issira issira yiyor. pilav turu seyleri artik blendirdan gecirmiyorum, oylece yiyebiliyor. Yukarda disten bahsederken soylemeyi unuttum, dislerinin gelme sirasida bir ilginc oldu. Once alt iki dis geldi, daha sonra ust iki dis gelmedi, onlarin yerine ustte kopek dislerinin yanlarinda ki disler geldi. Su siralar bekledigimiz disin hangisi oldugunu daha kestiremedik, cunku agzini acmiyor kesinlikle.
Bir defa derdini cok guzel anlatiyor. Dun yemek yedirmek istiyorum. Kizim mama yiyelim mi diye sordum, yemek tabagini isaret ederek, bir silkelendi bir kizdi, puhh diye bir tukruk sacti, bir tukurdu. Resmen beni tehtid etti, agzima yemek verirsen tukururum, sacarim diye..O izahi cok guldurdu beni..
Daha boyle anlatacagim bir suru kucuk hikaye var aycicegimle alakali ama simdi geceyim bu mevzuyu birazda haleti ruhiyemden bahsedelim. Efendim epeyce yorucu gecen, bos buldugum her zaman araligini degerlindirdigim bir yerlesme surecinden sonra sira geldi misafir agirlamaya..Eh o da pek kolay bir evre degil ama en azindan bos gunlerim bos olabiliyor. Butun gunleri gectikten sonra bugune gelelim. Canim deli gibi kitap okumak istiyor, ogrenmek istiyor, yani anlayacaginiz sunger evresindeyim. Sunger gibi cekmek istiyorum herseyi icime..Hepsinden cokta siir okumak istiyorum. Hadi bugunlerde dilime dolanan siiri paylasayim sizinle..
Süzme çeşmin gelmesin müjgân müjgân üstüne
Urma zahm-ı sîneme peykân peykân üstüne
Rîze-i elmâs eker her açtığı zahma o şûh
Lûtfu var olsun eder ihsân ihsân üstüne
Dilde gam var şimdilik lûtfeyle gelme ey sürûr
Olamaz bir hânede mihmân mihmân üstüne
Yârdan mehcûr iken düşdük diyâr-ı gurbete
Dehr gösterdi yine hicrân hicrân üstüne
Hem mey içmez hem güzel sevmez demişler hakkına
Eylemişler Râsih’e bühtân bühtân üstüne
Râsih
Anlamayanlar icin hemen manasinida sunalim.
Ey sevgili; Gözlerini süzme ki, kirpik kirpik üstüne gelmesin;
Böylece bağrımda açtığın yaraya ok üstüne ok atmış olma...
Sevgili, açtığı her yaraya elmas tozu ekiyor(bu yaranın kapanmasını engelliyor).
Lûtfediyor iyilik üstüne iyilikte bulunuyor
Ey mutluluk; gönlümde şimdi gam var, lütfet sen gelme.
Çünkü bir evde misafir üstüne misafir uygun olmaz
Sevgiliden ayrı kalmıştık, bir de yurttan ayrı (gurbete) düştük.
Dünya bize hicran (ayrılık acısı) üstüne hicran gösterdi
Rasih için Hem içki içmez, hem güzel sevmez demişler.
Oysa içki de içer güzel de sever iftira üstüne iftira atmışlar
Eda'nin bu arada gecirdigi evrelere deginecek olursak, sondan baslayalim efendim, surunmeye basladik. Cicegi burnunda iki gunluk surunme maceramiz var. Bugun dis cikardigi icin malum biraz kirgin, biraz mahsun. Hareket etmeye oyun oynamaya pek mecali yok. Surekli kucagimda oturmak istiyor, oyle oldugu halde, bir ara kalkti, salonu soyle bir tavaf etti, tekrar geldi cikti oturdu kucagima..Bu benim cok hosuma gitti. Ozgurce bana ihtiyac duymadan, o ara vucuduna gelen dermanla oyle bir dolasti ve gucunun bittigi yerde tekrar dondu geldi. Ikinci olarak bilincli olarak baba ve gel gel kelimelerini kullaniyor. Cis, egh (pis anlaminda), give mumy a hug, give a family hug, kelime ve cumlelerini anliyor. Dahasi hadi kizim bay bay yap deyince el salliyor, gel gel de deyince ellerini acip kapatiyor. Kapimizin onunden tren yolu geciyor. Istisnasiz her gecen trene el salliyor, gormesede sesini duymasi yeterli oluyor el sallamasi icin. Bu arada bu gelismeler surerken, bir taraftanda dusunuyordum hayir kelimesinin manasini nasil ogretecegim diye. Malum surunmeden hayir demeye ihtiyac duymuyor insan cocuguna..Inanirmisiniz oyle guzel anliyor ki..Evde ki sus esyalarina, televizyona, gazli sobaya, balkonda ki ciceklere dokunacagi zaman sev kizim alma eline, cekme diyorum. Tabi her zaman bu yetmiyor, birden cekmeye calistigi zaman hayir kizim hayir demem yeterli oluyor ( simdilik). Umarim hep boyle gider. Bir kac gundur oyle bir kamptayiz ki, aksama kadar cici yapmayi ogretiyorum.
Ayrica yemek olarak hemen herseyi yiyor, ekmegi peyniri issira issira yiyor. pilav turu seyleri artik blendirdan gecirmiyorum, oylece yiyebiliyor. Yukarda disten bahsederken soylemeyi unuttum, dislerinin gelme sirasida bir ilginc oldu. Once alt iki dis geldi, daha sonra ust iki dis gelmedi, onlarin yerine ustte kopek dislerinin yanlarinda ki disler geldi. Su siralar bekledigimiz disin hangisi oldugunu daha kestiremedik, cunku agzini acmiyor kesinlikle.
Bir defa derdini cok guzel anlatiyor. Dun yemek yedirmek istiyorum. Kizim mama yiyelim mi diye sordum, yemek tabagini isaret ederek, bir silkelendi bir kizdi, puhh diye bir tukruk sacti, bir tukurdu. Resmen beni tehtid etti, agzima yemek verirsen tukururum, sacarim diye..O izahi cok guldurdu beni..
Daha boyle anlatacagim bir suru kucuk hikaye var aycicegimle alakali ama simdi geceyim bu mevzuyu birazda haleti ruhiyemden bahsedelim. Efendim epeyce yorucu gecen, bos buldugum her zaman araligini degerlindirdigim bir yerlesme surecinden sonra sira geldi misafir agirlamaya..Eh o da pek kolay bir evre degil ama en azindan bos gunlerim bos olabiliyor. Butun gunleri gectikten sonra bugune gelelim. Canim deli gibi kitap okumak istiyor, ogrenmek istiyor, yani anlayacaginiz sunger evresindeyim. Sunger gibi cekmek istiyorum herseyi icime..Hepsinden cokta siir okumak istiyorum. Hadi bugunlerde dilime dolanan siiri paylasayim sizinle..
Süzme çeşmin gelmesin müjgân müjgân üstüne
Urma zahm-ı sîneme peykân peykân üstüne
Rîze-i elmâs eker her açtığı zahma o şûh
Lûtfu var olsun eder ihsân ihsân üstüne
Dilde gam var şimdilik lûtfeyle gelme ey sürûr
Olamaz bir hânede mihmân mihmân üstüne
Yârdan mehcûr iken düşdük diyâr-ı gurbete
Dehr gösterdi yine hicrân hicrân üstüne
Hem mey içmez hem güzel sevmez demişler hakkına
Eylemişler Râsih’e bühtân bühtân üstüne
Râsih
Anlamayanlar icin hemen manasinida sunalim.
Ey sevgili; Gözlerini süzme ki, kirpik kirpik üstüne gelmesin;
Böylece bağrımda açtığın yaraya ok üstüne ok atmış olma...
Sevgili, açtığı her yaraya elmas tozu ekiyor(bu yaranın kapanmasını engelliyor).
Lûtfediyor iyilik üstüne iyilikte bulunuyor
Ey mutluluk; gönlümde şimdi gam var, lütfet sen gelme.
Çünkü bir evde misafir üstüne misafir uygun olmaz
Sevgiliden ayrı kalmıştık, bir de yurttan ayrı (gurbete) düştük.
Dünya bize hicran (ayrılık acısı) üstüne hicran gösterdi
Rasih için Hem içki içmez, hem güzel sevmez demişler.
Oysa içki de içer güzel de sever iftira üstüne iftira atmışlar
20 May 2010
9 May 2010
Anne
Anne, annem..
Hep gurur duydum omur boyu senin benim annem olmandan, hep hava atma sebebim oldun. Genctin, guzeldin, egitimli ve estetige onem veren bir anneydin. Bunlarin yaninda bize deger veren, onemseyen, hayatinda on sirayi evlatlarina veren bir anneydin. Ama butun bunlarin yaninda asil seninle gurur duymamin sebebi sana olan sevgim ve hayranligim idi..Her ne kadar kendimi annanemlerin ailesinden gorsemde cocuklugum boyunca, hep seni, babami ve kardeslerimi kendimden ayirsamda siz diye..Senin ayricaligin vardi iste su nacizane gonlumde, annemdin iste ya en nihayetinde, canim annem..
Ama anne olarakta biraz garibsin, bunu burda soylemeden edemeyecegim. Cevrende gordugun anneler gibi olmak istemiyorsun hic..Bu farkli olmak icin degil aman ha yanlis anlasilmasin, zira sen onlarin evlatlarina yaptigi yanlis davranislardan ders alip, kendi evlatlarina yapmaktan sakiniyorsun. Ne kadar ozen gosteriyorsun, evlatlarini sikmamak icin..Ne kadar taktire sayan bir sey bu bir bilsen, kendinden feragat etmek, o ozeni ve inceligi dusunmek. Sana bir sir vereyim mi. Oyle de makbule gecmiyorsun ki. Hemen kizma, kotu hissetme kendini anosum..Hata senden degil, hata dunyanin duzeninde..Oyle kurulmus duzen. Evlat sevmiyor, dusunmuyor anasini, anasi onu dusundugu kadar. Dusunuyorum da bazen ayni seyler Eda ile benimde aramda olacak, bu Allah'in emri biliyorum.. Eda hic bir zaman benim onu sevdigim kadar beni sevmeyecek..Evet seni coook seviyorum, ama su anneler gununde biraz acayip olacak ama durustluk adina sunu soylemeliyim ki, ben seni Eda'yi sevdigim kadar sevmiyorum. Bu elimde degil, sen hep soylersin ya "oyle programlamis bizi programlayan".
Anosum ya..
Hani benim su deli zamanlarimda, beraber sarkilar soylerdik hatirliyor musun. Ne zevk alirdim senin yanimda olmandan bir bilsen.. Hani bazen salonda koltuga oturup aglama krizlerine girerdim. Ne guzel yatistirirdin beni.. Senin sayende ne guzel anilarim var ergenlik cagindan kalma. Sirf yanimda oldugunu bildigim icin, aglamaktan bile zevk alirdim.
Ama kizdigim yanlarinda cok, hemde bir kamyon dolusu..Mesela hic unutmadigim birini soyleyeyim sana..Hani su sarki sozlerini yazdigim kocaman ajandam vardi..Nerde o simdi ha,soyle bana. Neye dayanarak attin onu.." Evde herseye yer bulduk ta bir o kaldi " diyeceksin hemen. Ne istedin benim o kadar emek verdigim, icine ruhumu naksettigim defterimden.
Birde orta okula giderken var oyle bir mevzu . Sinifta arkadaslarim hep sacimin arkasinda ki kuyruga bakarlardi, hoslarina giderdi, benimde hosuma giderdi onlarin hosuna gitmek..Modaydi o zamanlar guzel geliyordu. Sonra seninle kuafore gittik, adet oldugu uzere yine kut kestiriyoruz saclarimi. Allah askina soyle bana o kuafore arkamdan gizlice kes diye isaret etmenin sebebi neydi .Sanki gormedim ben seni. .Hadi bunada bul bir bahane..Yavhu neyine zarar veriyor benim sacimin arkasinda ki zaten kirpa kirpa kucucuk kalmis bir kuyruk.
Destirme benim derdimi simdi. Bunlar boyle uzar, say say bitmez. Ben en iyisi guzel yanlarina geciyim tekrar.
Hani daha cok kucuktuk, okula bile gitmiyorduk. Bir bahar gunuydu, disarda yagmur yagiyordu. Biz oturma odasinin penceresinden disariyi seyrediyorduk. Kisin gelmeye baslamasinin verdigi tatli bir koku vardi havada..Gok gurluyor, simsek cakiyordu disarida .Bizim bir dolu sorularimiza tek tek cevaplar veriyordun, bir taraftanda disardaki yagmuru seyrederken..Her seyi ne kadar bilimsel anlattiysan, ben mevzuyu anlamaktan cok hayal etmisim galiba..Bu sebeptendir ki cok uzunca bir sure, simsek cakacagi zaman Allah gokyuzunun fisini pirize takiyor,oyle simsek cakiyor sanardim. Yagmuruda, gokyuzunde bir elek var, Allah o elegin uzerine su dokuyor, oylece yagmur damlalar seklinde yere dusuyor sanirdim. O gunun kokusu hala burnumda biliyor musun?
Sonra birde Istanbul'da sokak sokak yuruyuse cikardik hatirlar misin. Ben ilkokulu yeni bitirmistim daha. Evde canimiz sikilir yuruyuse cikardik. Hic gormedigimiz sokaklara girer, aralarda ordan oraya gider, yoruldugumuz yerde de geri donerdik. Giderken onde sen giderdin. Anne ordek ve civcivleri gibi bizde arkana dizilirdik. Geri donerkende Seda one gecerdi. O yuvarlak surati, kisa kesilmis saclariyla, saga sola akilli akilli baka baka, bizi eve getirirdi. Erenkoy sokaklari ne guzel kokardi seninle..
Ben orta okuldayken bir ara kilo almaya baslamistinda birde pijama almistin kendine Erenkoy pazarindan. Hani su kabandan daha kalin, pelus gri renkli pijamalarin..Sen evi supururken ki edan o pijamalarin icinde icimizi gidiklardi da arkana hep bir kagit ilistiri verirdik. Iste o sebeptendir bizim filleri cok sevisimiz.
Yazlari karpuzu ikiye yarip, hic dilimlemeden kasikla yerdin ya.
Hep gurur duydum omur boyu senin benim annem olmandan, hep hava atma sebebim oldun. Genctin, guzeldin, egitimli ve estetige onem veren bir anneydin. Bunlarin yaninda bize deger veren, onemseyen, hayatinda on sirayi evlatlarina veren bir anneydin. Ama butun bunlarin yaninda asil seninle gurur duymamin sebebi sana olan sevgim ve hayranligim idi..Her ne kadar kendimi annanemlerin ailesinden gorsemde cocuklugum boyunca, hep seni, babami ve kardeslerimi kendimden ayirsamda siz diye..Senin ayricaligin vardi iste su nacizane gonlumde, annemdin iste ya en nihayetinde, canim annem..
Ama anne olarakta biraz garibsin, bunu burda soylemeden edemeyecegim. Cevrende gordugun anneler gibi olmak istemiyorsun hic..Bu farkli olmak icin degil aman ha yanlis anlasilmasin, zira sen onlarin evlatlarina yaptigi yanlis davranislardan ders alip, kendi evlatlarina yapmaktan sakiniyorsun. Ne kadar ozen gosteriyorsun, evlatlarini sikmamak icin..Ne kadar taktire sayan bir sey bu bir bilsen, kendinden feragat etmek, o ozeni ve inceligi dusunmek. Sana bir sir vereyim mi. Oyle de makbule gecmiyorsun ki. Hemen kizma, kotu hissetme kendini anosum..Hata senden degil, hata dunyanin duzeninde..Oyle kurulmus duzen. Evlat sevmiyor, dusunmuyor anasini, anasi onu dusundugu kadar. Dusunuyorum da bazen ayni seyler Eda ile benimde aramda olacak, bu Allah'in emri biliyorum.. Eda hic bir zaman benim onu sevdigim kadar beni sevmeyecek..Evet seni coook seviyorum, ama su anneler gununde biraz acayip olacak ama durustluk adina sunu soylemeliyim ki, ben seni Eda'yi sevdigim kadar sevmiyorum. Bu elimde degil, sen hep soylersin ya "oyle programlamis bizi programlayan".
Anosum ya..
Hani benim su deli zamanlarimda, beraber sarkilar soylerdik hatirliyor musun. Ne zevk alirdim senin yanimda olmandan bir bilsen.. Hani bazen salonda koltuga oturup aglama krizlerine girerdim. Ne guzel yatistirirdin beni.. Senin sayende ne guzel anilarim var ergenlik cagindan kalma. Sirf yanimda oldugunu bildigim icin, aglamaktan bile zevk alirdim.
Ama kizdigim yanlarinda cok, hemde bir kamyon dolusu..Mesela hic unutmadigim birini soyleyeyim sana..Hani su sarki sozlerini yazdigim kocaman ajandam vardi..Nerde o simdi ha,soyle bana. Neye dayanarak attin onu.." Evde herseye yer bulduk ta bir o kaldi " diyeceksin hemen. Ne istedin benim o kadar emek verdigim, icine ruhumu naksettigim defterimden.
Birde orta okula giderken var oyle bir mevzu . Sinifta arkadaslarim hep sacimin arkasinda ki kuyruga bakarlardi, hoslarina giderdi, benimde hosuma giderdi onlarin hosuna gitmek..Modaydi o zamanlar guzel geliyordu. Sonra seninle kuafore gittik, adet oldugu uzere yine kut kestiriyoruz saclarimi. Allah askina soyle bana o kuafore arkamdan gizlice kes diye isaret etmenin sebebi neydi .Sanki gormedim ben seni. .Hadi bunada bul bir bahane..Yavhu neyine zarar veriyor benim sacimin arkasinda ki zaten kirpa kirpa kucucuk kalmis bir kuyruk.
Destirme benim derdimi simdi. Bunlar boyle uzar, say say bitmez. Ben en iyisi guzel yanlarina geciyim tekrar.
Hani daha cok kucuktuk, okula bile gitmiyorduk. Bir bahar gunuydu, disarda yagmur yagiyordu. Biz oturma odasinin penceresinden disariyi seyrediyorduk. Kisin gelmeye baslamasinin verdigi tatli bir koku vardi havada..Gok gurluyor, simsek cakiyordu disarida .Bizim bir dolu sorularimiza tek tek cevaplar veriyordun, bir taraftanda disardaki yagmuru seyrederken..Her seyi ne kadar bilimsel anlattiysan, ben mevzuyu anlamaktan cok hayal etmisim galiba..Bu sebeptendir ki cok uzunca bir sure, simsek cakacagi zaman Allah gokyuzunun fisini pirize takiyor,oyle simsek cakiyor sanardim. Yagmuruda, gokyuzunde bir elek var, Allah o elegin uzerine su dokuyor, oylece yagmur damlalar seklinde yere dusuyor sanirdim. O gunun kokusu hala burnumda biliyor musun?
Sonra birde Istanbul'da sokak sokak yuruyuse cikardik hatirlar misin. Ben ilkokulu yeni bitirmistim daha. Evde canimiz sikilir yuruyuse cikardik. Hic gormedigimiz sokaklara girer, aralarda ordan oraya gider, yoruldugumuz yerde de geri donerdik. Giderken onde sen giderdin. Anne ordek ve civcivleri gibi bizde arkana dizilirdik. Geri donerkende Seda one gecerdi. O yuvarlak surati, kisa kesilmis saclariyla, saga sola akilli akilli baka baka, bizi eve getirirdi. Erenkoy sokaklari ne guzel kokardi seninle..
Ben orta okuldayken bir ara kilo almaya baslamistinda birde pijama almistin kendine Erenkoy pazarindan. Hani su kabandan daha kalin, pelus gri renkli pijamalarin..Sen evi supururken ki edan o pijamalarin icinde icimizi gidiklardi da arkana hep bir kagit ilistiri verirdik. Iste o sebeptendir bizim filleri cok sevisimiz.
Yazlari karpuzu ikiye yarip, hic dilimlemeden kasikla yerdin ya.
5 May 2010
Eda yedi bucuk aylik..
Sabah huzurlu bir gune uyanmak ne buyuk bir nimet. Hayatta hic telasim olmasa benim, hic kosusturmasam diyorum..Her insanin dilegi bu olsa gerek.
Yaklasik bir bucuk haftadir, sabah uyaninca Eda hanimi oyun kosesine oturtuyorum ve uykusu gelip karni acikana dek orda oyun oynuyor. Uzanamadigi bir oyuncaga uzanmaya calisirken devriliveriyor. Ilk onceleri duser dusmez aglamaya basliyordu, simdilerde ise once mucadele ediyor, yattigi yerde bir oyun yapiyor kendine, ancak ordan usaninca cagiriyor beni. Ve bu mucadele suresi her gecen gun dahada uzuyor. Dun aksam Volkan'la oturduk sevgili dizimiz Genis Aile'nin son bolumunu izlerken internetten, Eda'da oyununu oynuyordu yanimizda. Birden dustu, ters cevrilidi hamam bocegi gibi, yuzun koyu serildi yere, orda basladi oynamaya. Sonrada kollarindan destek alarak arka arka kaymaya basladi karnin ve dizlerinin ustunde..Bu hareketi ilk defa gozlerimizin onunde yapti. Babasiyla birlikte cok mutlu olduk. Seyretmesi oyle zevk verdi ki, daha dun elimize dogan minnacik sey, simdi surunme mucadeleleri veriyordu.
Uzunca bir duraklama doneminin ardindan, bu hafta muthis bir mertebe kaydetti. Artik iletisimi cok daha guclu, bize direk tepki veren, cikardigimiz sesleri taklit eden, hafizasinda 5 den fazla sarki bulunan bir bebek. En sevdigi sarki Baris Manco'nun Arkadasim Essek sarkisi. Ben daha " Kac yil oldu saymadiiim" diye baslarken o kollarini cirpmaya basliyor. Ikinci favori sarkisida Ali Babanin Ciftligi. Sag elimde bes parmak sarkisini soylerkende kollarini havaya kaldirip kaldirip indiriyor, ayni benim yaptigim hareketleri taklit ediyor.
Yemek yeme duzenimiz de yavas yavas oturuyor. Sabah kalkar kalkmaz kahvaltimizi yapiyoruz, oglen uykusundan uyaninca yiyoruz, birde ikindi uzeri aparatif yiyoruz, sonrada gece yatarken yiyoruz. Ona cesitli besin degeri yuksek corbalar yapip duruyorum. Ilk onceler epeyce sikinti cektim. Yaptiklarimin kimisini begenmedi, kimini yaktim, kimini ben begenmedim, kimi cok geldi, kimi yetmedi, bazilarina zor alisti derken artik ben onun zevk ve isteklerine oda benim yemek tarzima alisiyor. Artik bulasik yikarken epeyce minik kaselerden, cezvelerden, kucuk mama kasiklarindan dier bulasiklara sira gelmiyor nerdeyse mutfakta..
Eger yemek yemek istemiyorsa kesinlikle agzini acmiyor. Ne kadar guldururseniz guldurun, en sevdigi hareketi yapsanizda, en sevdigi ses olan " baaaak bak bak bak " diye tavuk sesi cikarsanizda, gulerken bile agzi kapali guluyor, kahkahasini bile agzi kapali atiyor.
En sevdigim hareketlerinden bir tanesi gozunuzun icine bakip, kozlerini kisip kkkkiiiiihhh diye bir ses cikarmasi. Bu onun sevgi bakisi oluyor. Bunu internetten annemlere bile yapiyor. Poposunu acipta gidiklayinca muthis zevkli bir kahkaha atiyor, tikirtikir gulmeye basliyor.
Oyle saniyorum ki Eda'ya ayrica beden dili ogretmeme luzum kalmayacak konusmaya baslamadan once, cunku o kendi dilini kendi yapmaya basladi bile..Karni aciktigi vakit agazini sapirdatiyor, emmesini bitirip yalanci memeyi istedigi zaman agizini kocaman acip hic ses bile cikarmadan agizini isaret ediyor.
Bundan sonraki gelismeleri merakla bekliyorum. Helede surunup evin icinde dolasacagi gunleri hayal ettikce icim icime sigmiyor. Sonra da kendime diyorum ki, bir gun gelece bu gunlerin kocaman bir mazi olacak kizin koocamaaan bir genc kiz olacak insallah diyorum. Insallah..
Yaklasik bir bucuk haftadir, sabah uyaninca Eda hanimi oyun kosesine oturtuyorum ve uykusu gelip karni acikana dek orda oyun oynuyor. Uzanamadigi bir oyuncaga uzanmaya calisirken devriliveriyor. Ilk onceleri duser dusmez aglamaya basliyordu, simdilerde ise once mucadele ediyor, yattigi yerde bir oyun yapiyor kendine, ancak ordan usaninca cagiriyor beni. Ve bu mucadele suresi her gecen gun dahada uzuyor. Dun aksam Volkan'la oturduk sevgili dizimiz Genis Aile'nin son bolumunu izlerken internetten, Eda'da oyununu oynuyordu yanimizda. Birden dustu, ters cevrilidi hamam bocegi gibi, yuzun koyu serildi yere, orda basladi oynamaya. Sonrada kollarindan destek alarak arka arka kaymaya basladi karnin ve dizlerinin ustunde..Bu hareketi ilk defa gozlerimizin onunde yapti. Babasiyla birlikte cok mutlu olduk. Seyretmesi oyle zevk verdi ki, daha dun elimize dogan minnacik sey, simdi surunme mucadeleleri veriyordu.
Uzunca bir duraklama doneminin ardindan, bu hafta muthis bir mertebe kaydetti. Artik iletisimi cok daha guclu, bize direk tepki veren, cikardigimiz sesleri taklit eden, hafizasinda 5 den fazla sarki bulunan bir bebek. En sevdigi sarki Baris Manco'nun Arkadasim Essek sarkisi. Ben daha " Kac yil oldu saymadiiim" diye baslarken o kollarini cirpmaya basliyor. Ikinci favori sarkisida Ali Babanin Ciftligi. Sag elimde bes parmak sarkisini soylerkende kollarini havaya kaldirip kaldirip indiriyor, ayni benim yaptigim hareketleri taklit ediyor.
Yemek yeme duzenimiz de yavas yavas oturuyor. Sabah kalkar kalkmaz kahvaltimizi yapiyoruz, oglen uykusundan uyaninca yiyoruz, birde ikindi uzeri aparatif yiyoruz, sonrada gece yatarken yiyoruz. Ona cesitli besin degeri yuksek corbalar yapip duruyorum. Ilk onceler epeyce sikinti cektim. Yaptiklarimin kimisini begenmedi, kimini yaktim, kimini ben begenmedim, kimi cok geldi, kimi yetmedi, bazilarina zor alisti derken artik ben onun zevk ve isteklerine oda benim yemek tarzima alisiyor. Artik bulasik yikarken epeyce minik kaselerden, cezvelerden, kucuk mama kasiklarindan dier bulasiklara sira gelmiyor nerdeyse mutfakta..
Eger yemek yemek istemiyorsa kesinlikle agzini acmiyor. Ne kadar guldururseniz guldurun, en sevdigi hareketi yapsanizda, en sevdigi ses olan " baaaak bak bak bak " diye tavuk sesi cikarsanizda, gulerken bile agzi kapali guluyor, kahkahasini bile agzi kapali atiyor.
En sevdigim hareketlerinden bir tanesi gozunuzun icine bakip, kozlerini kisip kkkkiiiiihhh diye bir ses cikarmasi. Bu onun sevgi bakisi oluyor. Bunu internetten annemlere bile yapiyor. Poposunu acipta gidiklayinca muthis zevkli bir kahkaha atiyor, tikirtikir gulmeye basliyor.
Oyle saniyorum ki Eda'ya ayrica beden dili ogretmeme luzum kalmayacak konusmaya baslamadan once, cunku o kendi dilini kendi yapmaya basladi bile..Karni aciktigi vakit agazini sapirdatiyor, emmesini bitirip yalanci memeyi istedigi zaman agizini kocaman acip hic ses bile cikarmadan agizini isaret ediyor.
Bundan sonraki gelismeleri merakla bekliyorum. Helede surunup evin icinde dolasacagi gunleri hayal ettikce icim icime sigmiyor. Sonra da kendime diyorum ki, bir gun gelece bu gunlerin kocaman bir mazi olacak kizin koocamaaan bir genc kiz olacak insallah diyorum. Insallah..
3 May 2010
Oturma Odasi Raconlari..
Gecen gun kiz kardesim Seda birsey hatirlatti cocuklugumuza dair ve o gunden beri ben eski cocukluk gunlerimizi dusunup duruyorum surekli. Yazi yazmak icin blogumu actigimda da o gunlerimizi yazmaktan baska birseyde gelmedi aklima.
Orta okul ve lise yillarinda, yaz tatillerimiz sorumsuz, sikintisiz, telassiz gecerdi..Seda'nin bana hatirlattigi sey ise oturma odasinda gecirdigimiz saatlerimizdi..
Evin guney cephesine bakan oturma odamiz oldukca kucuk ama annemin gayretleriyle pek duzenli ve sevimli bir odaydi.Alt kat komsumuz Ferdane Teyzenin soyledigine gore eskiden penceresinden denizi cok rahat gorurmus. Simdilerde ise degil denizi gormek, hemen onundeki apartmanin uzerinde bulundugu Tellikavak caddesini bile gormeniz zor. Yerleri parkeydi,birde balkonu vardi odanin. On yil boyunca koltuk ve televizyonlarin yeri hic degismemesine ragmen, belki onlarca kere koltuk, koltuk yuzu, hali,perde, sehpa ve sandalye degisimine ugradi..Duvarda annemin pazardan aldigi, o zamanlar pek bir yaygin olan sagdan veya soldan bakinca farkli renklerde gorunen ev, bahce, irmak desenli resimler asiliydi. Simdi olsa annem onlari tuvalete bile asmaz heralde. Televizyon sehpasinin hemen yaninda yillarca orada durmasina ragmen bir kere bile elimizi surmedigimiz bilgisayar dururdu. O zamanlar tahmin bile etmezdim bir gun gelipte bilgisayarla yatip bilgisayarla kalkacagimizi, o odada ic ice yasadigim aile fertlerimle baglantimi artik o bilgisayar denilen alet ile kuracagimi..
Kiz kardeslerim Seda, Zeynep ve ben, o malum oturma odasinda televizyon izleyerek gecirirdik butun yazimizi. Nerdeyse sabahtan aksama kadar oturabilirdiktelevizyonun karsisinda .. Oyle annemin anlattigi cocukluk anilarinda oldugu gibi sokakta oynamadik biz hic, bir kere bile celik comak oynamadan buyuyen yeni nesil apartman cocuklariydik cunku..Buyuklerin anlattiklarindan duydugumuz kadariyla sadece adlarini bilip, bir kere bile oynamadigimiz bir dizi oyun var hafizamizda . Bizden onceki nesillerin sokakta gecen, tadina doyamadiklari cocukluklarini ,biz dort duvar arasinda gecirmis olmamiza ragmen bugun donup o gunleri hasretle yaad edebiliyorsak, bu cocuklugun buyusune bagli olan bir durum olmali..
Sabahlari hic kacirmadigimiz sabah programlari vardi. Ozel kanallarin acildigi ilk yillardi ve biz sabah erkenden kalkip kanal 6'da Jale diye sirin bir hatunun sundugu sabah programini izlemekten cok zevk duyardik. Daha sonraki yillar o program bitti ve star'da sabah sekerleri basladi. Murat ve Sebnem ikilisi sunuyordu. Cok sayida gelen fakslar, meshur konuklar, Murat'in bir numarali bakisi, iki numarali bakisi, girgir samata..Cocukluk iste diyecegim ama degil iste..O zamanlar Turkiyesi demek daha dogru olur sanirim..Daha sonralari kablolu yayina baglandik ve bir numarali kanalimiz Discovery channel'di artik, o kadarda basit cocuklar degildik. Ogrenmeyi, arastirmayi hep sevmisizdir, ucumuzde.. Oglene dogru romantik yabanci filimleri izlemekten muthis zevk alirdik. Dedim ya ergenlik caglarimizdi, kanimiz deliydi, askta o deli akan kanin tek durdurucusuydu. Bir zamanlarda Turk filimlerine takilmistik epeyce ve siyah beyaz yesil cam filimleriyle duygulaniyorduk..Sadri Alisik, Belgin Doruk, Hulya Kocyigit, Tarik Akan'lari her nekadar sinemada izlemek icin cok gec dogmus olsakta, televizyonda izleyerek de epeyce zevkini cikardik.
O bol gunes alan, penceresinden karsi ki apartmanda Cingene adli kopegi olan bir ailenin yatak odalarini seyreden bu kucuk oturma odasinin, tabiri caizse bir raconu vardi. Ucumuzde bu racona istisnasiz harfiyyen uyardik.
Bir numarali racon televizyon izlerken oturus sekliydi..Nasil miydi? Koltuga gum diye atardik kendimizi, hizli bir atakla ayaklarimizi tepeye, kafamizi asagi tarafa indirir, dalda asili maymun edasi takinirdik, o sekilde dakikalarca televizyon seyreder muhabbet ederdik.
Ikinci racon elma yemekti. Elma mi? Evet. Ucumuzunde en zevk alarak yedigi abur cubur elma idi. Istahimiz dogdugumuzdan beri hic kapanmamis da, en acik oldugu donemlerde o zamanlarimizdi. Annem kazanlarla yemek pisirsede yetmezdi, pasta corek kapanin agzinda kalirdi, diger adini saymadigim meyveler girla giderdi, arti birde ustune aburcubur olarak haftada mubalagasiz on bes kilodan fazla elma yerdik. Yalniz oyle her elmayi da yemezdik. Elmamiz illeki golden cinsi olmaliydi. Isirinca cat diye ses cikarmali, suyu siril siril akarken huuuup diye icimize cekebilmeliydik.
Elma yemenin de bir raconu vardi. Elmayi yedigimiz zaman arta kalan sadece cekirdekleri ve birde sapi olmaliydi. Babamin tabiriyle essegin pancar yedigi gibi yerdik elmayi. Tecrubeyle sabit ki golden elmada en az sekiz, en fazla onbes cekirdek bulunur. Daha azini ve daha fazlasini saymadim omru hayatimda. E bu cekirdekler ve sapini atmak icin kalkip mutfaktaki cop kutusuna tesrif etmezdik biz. Onun da bir raconu vardi. Aslinda pekde pasakli olmayan biz nedense cekirdekleri koltugun arkasina atmak gibi bir gaflette bulurduk. Daha sonralari annemin kopardigi kiyametlerden nasil oldu ise korktuk her halde, cekirdek tablasi olarak cicek diplerini kullanmaya basladik.
Annem gunduzleri oturma odasina gelmeyi pek tercih etmezdi. Dusunun ki uc tane genc kiz, uc ayri koseye yerlesmis, kafalar asagida ayaklar yukarda cart cart cart diye elma yiyor. Hele birde aksam uzeriyse ve Ferhunde Hanimlar baslamissa, Ferhunde hanim, Suzi, Nermin, Behzat, Nevzat hepsi bir agizdan bagiriyorsa degmeyin annemin basinda ki kazanin gonglamasina.. "Ay yedi delilerin yanina vardim saniyorum kendimi bu odaya girince beeeen" diye hayiflanirdi.
Yeri gelmisken soyliyeyim, bu odanin bir baska raconu da, anne ve baba sinirlenip bagirmaya baslayinca gulme krizine girilmesiydi. Biz gulmemizi tutamayiz, birbirimizin gozune bakip kahkaya tufanina tutuldukca annem ozellikle daha da sinirlenir. Bulasici bir hastalik gibi bulasan esnemenin yaninda kahkahayada pek dayanamaz ya insan oglu, annemde calmadan oynamis zaten, en sinirli aninda bile biz kahkaya attikca, puuuufff diye gulmelerimizi patlattikca o da krize girerdi, soluk aldigi aralarda da "kizim vallaha bak sinirden guluyorum, cok sinirliyim haaaa" diyede hatirlatmayi ihmal etmezdi. Kahkaya atmak icin illeki annem veya babamin sinirlenmesini beklemezdik, bazende "gelin kizlar hice gulek" deyip gulerdik here hice..
Raconlardan sonuncusuda "kumanda sirasi"dir ki akillara ziyan bir icaddir aramizda ki iliskiyi kurtarmak icin. Zira "o kanali ac, o dursun, bunu gec, suna geri gel, dur dur dur" bagirtilarinin onunu kesmeye fevkalade yarayan bu bulusumuz soyle. Her gun kumandanin sahibi birimiz oluyorduk. Yani o kisi o gunun agasi gibi oluyordu. O nereyi acarsa o izlenirdi. Kanallari o degistirirdi, o gezerdi, zaping yapardi..Otekilerin sesi cikmazdi. Ilk yillar bu sira sadece Seda ve benim aramda donerdi. Daha sonralari Zeynep'in buyumesiyle isyan ruhuda kabardi ve siraya kendide katilir oldu. Isyan seklide komikti ha..Odaya girince sira kiminse kumanda yi o alir ya, bir girerdik Zeynep vermez kumandayi.."Ya hep sira sizde oluyor ya, bugunde bende banane.." . Bu sira kapmalar cogalinca onuda aldik aramiza.
Bu siraya hic katmadigimiz biri daha varki, sira kendisine gelemeden biz o evden tasindik ve bir daha da hic bir araya gelemedik kumanda sirasi yapacak kadar. En kucuk kardesimiz, kazan dibimiz, tekne kazintimiz kucuk Saidimiz. Butun bu anlattiklarim olup biterken, oda aramizda bir onun kucaginda bir benim kucagimda dolasir durur, opucuklere bogulur, sevgi yagmurundan pek bir hoslanir, akilli akilli laflar eder, bizi eglendirirdi. Oyle kucuk deyipte gecmeyin, Said'inde kendine gore raconlari vardi. Cizgi film izlemezdi, haber ve tartisma programlarindan pek bi haz ederdi. Annem bize kizinca "annecim ben cok akilliyim, kizlarin cok deli di mi? " diye anneme sokulup onu sakinlestirdi. Birde vucudunu bolumlere ayirmisti, her bir parcasini ayri bir kisiye taksim etmisti. Her istediginde her istedigin yerini opemezdin, sana nere ayrilmissa sadece orayi opebilirdin. En guzel yerlerini annem babam ve Seda arasinda pay etmisti, Zeynep ve bana da kala kala gotu, sirti, kulagi gibi pekte rabet gormeyen yerleri kalmisti. " Yanagimdan opmeeeee, ora Seda ablamin yaaaaaaaaaa" bagirtilarina ragmen yinede daliverirdik yanaklarina gidigina gobegine..
Oylece zaman geciverdi, biz buyuduk. Kanatlanip ucuverdik yuvadan, once yatili yurtlara sonra da apayri memleketlere..Bir bakmisiz ki ayri ayri yeni yuvalar kurmusuz, ayri diyarlarda. Zeynep haric, o hala yuvada..Bulamadi kendine Nevzat'in doktor nisanlisi Selcuk (Tamer Karadagli) gibi birini. Bu arada Zeynep Nevzat olunca bende otomatik olarak Deli Nermin oluyorum ama olsun, o gunleride Deli Nermin gibi birinden baskasi kaleme almazdi. O gunlerimiz hep tatli bir hatira olarak kaldi ucumuzunde hafizasinda..
Dedim ya o gunler kaygisiz, tasasiz, sikintisiz, sorumluluktan uzak gunlerdi..Tadida ordaydi o gunlerin..Birde hep beraberdik, yanyanaydik..Dunyanin obur ucuna gidip hasret kalacagimiz aklimizin ucuna bile gelmezdi o zamanlar..
Orta okul ve lise yillarinda, yaz tatillerimiz sorumsuz, sikintisiz, telassiz gecerdi..Seda'nin bana hatirlattigi sey ise oturma odasinda gecirdigimiz saatlerimizdi..
Evin guney cephesine bakan oturma odamiz oldukca kucuk ama annemin gayretleriyle pek duzenli ve sevimli bir odaydi.Alt kat komsumuz Ferdane Teyzenin soyledigine gore eskiden penceresinden denizi cok rahat gorurmus. Simdilerde ise degil denizi gormek, hemen onundeki apartmanin uzerinde bulundugu Tellikavak caddesini bile gormeniz zor. Yerleri parkeydi,birde balkonu vardi odanin. On yil boyunca koltuk ve televizyonlarin yeri hic degismemesine ragmen, belki onlarca kere koltuk, koltuk yuzu, hali,perde, sehpa ve sandalye degisimine ugradi..Duvarda annemin pazardan aldigi, o zamanlar pek bir yaygin olan sagdan veya soldan bakinca farkli renklerde gorunen ev, bahce, irmak desenli resimler asiliydi. Simdi olsa annem onlari tuvalete bile asmaz heralde. Televizyon sehpasinin hemen yaninda yillarca orada durmasina ragmen bir kere bile elimizi surmedigimiz bilgisayar dururdu. O zamanlar tahmin bile etmezdim bir gun gelipte bilgisayarla yatip bilgisayarla kalkacagimizi, o odada ic ice yasadigim aile fertlerimle baglantimi artik o bilgisayar denilen alet ile kuracagimi..
Kiz kardeslerim Seda, Zeynep ve ben, o malum oturma odasinda televizyon izleyerek gecirirdik butun yazimizi. Nerdeyse sabahtan aksama kadar oturabilirdiktelevizyonun karsisinda .. Oyle annemin anlattigi cocukluk anilarinda oldugu gibi sokakta oynamadik biz hic, bir kere bile celik comak oynamadan buyuyen yeni nesil apartman cocuklariydik cunku..Buyuklerin anlattiklarindan duydugumuz kadariyla sadece adlarini bilip, bir kere bile oynamadigimiz bir dizi oyun var hafizamizda . Bizden onceki nesillerin sokakta gecen, tadina doyamadiklari cocukluklarini ,biz dort duvar arasinda gecirmis olmamiza ragmen bugun donup o gunleri hasretle yaad edebiliyorsak, bu cocuklugun buyusune bagli olan bir durum olmali..
Sabahlari hic kacirmadigimiz sabah programlari vardi. Ozel kanallarin acildigi ilk yillardi ve biz sabah erkenden kalkip kanal 6'da Jale diye sirin bir hatunun sundugu sabah programini izlemekten cok zevk duyardik. Daha sonraki yillar o program bitti ve star'da sabah sekerleri basladi. Murat ve Sebnem ikilisi sunuyordu. Cok sayida gelen fakslar, meshur konuklar, Murat'in bir numarali bakisi, iki numarali bakisi, girgir samata..Cocukluk iste diyecegim ama degil iste..O zamanlar Turkiyesi demek daha dogru olur sanirim..Daha sonralari kablolu yayina baglandik ve bir numarali kanalimiz Discovery channel'di artik, o kadarda basit cocuklar degildik. Ogrenmeyi, arastirmayi hep sevmisizdir, ucumuzde.. Oglene dogru romantik yabanci filimleri izlemekten muthis zevk alirdik. Dedim ya ergenlik caglarimizdi, kanimiz deliydi, askta o deli akan kanin tek durdurucusuydu. Bir zamanlarda Turk filimlerine takilmistik epeyce ve siyah beyaz yesil cam filimleriyle duygulaniyorduk..Sadri Alisik, Belgin Doruk, Hulya Kocyigit, Tarik Akan'lari her nekadar sinemada izlemek icin cok gec dogmus olsakta, televizyonda izleyerek de epeyce zevkini cikardik.
O bol gunes alan, penceresinden karsi ki apartmanda Cingene adli kopegi olan bir ailenin yatak odalarini seyreden bu kucuk oturma odasinin, tabiri caizse bir raconu vardi. Ucumuzde bu racona istisnasiz harfiyyen uyardik.
Bir numarali racon televizyon izlerken oturus sekliydi..Nasil miydi? Koltuga gum diye atardik kendimizi, hizli bir atakla ayaklarimizi tepeye, kafamizi asagi tarafa indirir, dalda asili maymun edasi takinirdik, o sekilde dakikalarca televizyon seyreder muhabbet ederdik.
Ikinci racon elma yemekti. Elma mi? Evet. Ucumuzunde en zevk alarak yedigi abur cubur elma idi. Istahimiz dogdugumuzdan beri hic kapanmamis da, en acik oldugu donemlerde o zamanlarimizdi. Annem kazanlarla yemek pisirsede yetmezdi, pasta corek kapanin agzinda kalirdi, diger adini saymadigim meyveler girla giderdi, arti birde ustune aburcubur olarak haftada mubalagasiz on bes kilodan fazla elma yerdik. Yalniz oyle her elmayi da yemezdik. Elmamiz illeki golden cinsi olmaliydi. Isirinca cat diye ses cikarmali, suyu siril siril akarken huuuup diye icimize cekebilmeliydik.
Elma yemenin de bir raconu vardi. Elmayi yedigimiz zaman arta kalan sadece cekirdekleri ve birde sapi olmaliydi. Babamin tabiriyle essegin pancar yedigi gibi yerdik elmayi. Tecrubeyle sabit ki golden elmada en az sekiz, en fazla onbes cekirdek bulunur. Daha azini ve daha fazlasini saymadim omru hayatimda. E bu cekirdekler ve sapini atmak icin kalkip mutfaktaki cop kutusuna tesrif etmezdik biz. Onun da bir raconu vardi. Aslinda pekde pasakli olmayan biz nedense cekirdekleri koltugun arkasina atmak gibi bir gaflette bulurduk. Daha sonralari annemin kopardigi kiyametlerden nasil oldu ise korktuk her halde, cekirdek tablasi olarak cicek diplerini kullanmaya basladik.
Annem gunduzleri oturma odasina gelmeyi pek tercih etmezdi. Dusunun ki uc tane genc kiz, uc ayri koseye yerlesmis, kafalar asagida ayaklar yukarda cart cart cart diye elma yiyor. Hele birde aksam uzeriyse ve Ferhunde Hanimlar baslamissa, Ferhunde hanim, Suzi, Nermin, Behzat, Nevzat hepsi bir agizdan bagiriyorsa degmeyin annemin basinda ki kazanin gonglamasina.. "Ay yedi delilerin yanina vardim saniyorum kendimi bu odaya girince beeeen" diye hayiflanirdi.
Yeri gelmisken soyliyeyim, bu odanin bir baska raconu da, anne ve baba sinirlenip bagirmaya baslayinca gulme krizine girilmesiydi. Biz gulmemizi tutamayiz, birbirimizin gozune bakip kahkaya tufanina tutuldukca annem ozellikle daha da sinirlenir. Bulasici bir hastalik gibi bulasan esnemenin yaninda kahkahayada pek dayanamaz ya insan oglu, annemde calmadan oynamis zaten, en sinirli aninda bile biz kahkaya attikca, puuuufff diye gulmelerimizi patlattikca o da krize girerdi, soluk aldigi aralarda da "kizim vallaha bak sinirden guluyorum, cok sinirliyim haaaa" diyede hatirlatmayi ihmal etmezdi. Kahkaya atmak icin illeki annem veya babamin sinirlenmesini beklemezdik, bazende "gelin kizlar hice gulek" deyip gulerdik here hice..
Raconlardan sonuncusuda "kumanda sirasi"dir ki akillara ziyan bir icaddir aramizda ki iliskiyi kurtarmak icin. Zira "o kanali ac, o dursun, bunu gec, suna geri gel, dur dur dur" bagirtilarinin onunu kesmeye fevkalade yarayan bu bulusumuz soyle. Her gun kumandanin sahibi birimiz oluyorduk. Yani o kisi o gunun agasi gibi oluyordu. O nereyi acarsa o izlenirdi. Kanallari o degistirirdi, o gezerdi, zaping yapardi..Otekilerin sesi cikmazdi. Ilk yillar bu sira sadece Seda ve benim aramda donerdi. Daha sonralari Zeynep'in buyumesiyle isyan ruhuda kabardi ve siraya kendide katilir oldu. Isyan seklide komikti ha..Odaya girince sira kiminse kumanda yi o alir ya, bir girerdik Zeynep vermez kumandayi.."Ya hep sira sizde oluyor ya, bugunde bende banane.." . Bu sira kapmalar cogalinca onuda aldik aramiza.
Bu siraya hic katmadigimiz biri daha varki, sira kendisine gelemeden biz o evden tasindik ve bir daha da hic bir araya gelemedik kumanda sirasi yapacak kadar. En kucuk kardesimiz, kazan dibimiz, tekne kazintimiz kucuk Saidimiz. Butun bu anlattiklarim olup biterken, oda aramizda bir onun kucaginda bir benim kucagimda dolasir durur, opucuklere bogulur, sevgi yagmurundan pek bir hoslanir, akilli akilli laflar eder, bizi eglendirirdi. Oyle kucuk deyipte gecmeyin, Said'inde kendine gore raconlari vardi. Cizgi film izlemezdi, haber ve tartisma programlarindan pek bi haz ederdi. Annem bize kizinca "annecim ben cok akilliyim, kizlarin cok deli di mi? " diye anneme sokulup onu sakinlestirdi. Birde vucudunu bolumlere ayirmisti, her bir parcasini ayri bir kisiye taksim etmisti. Her istediginde her istedigin yerini opemezdin, sana nere ayrilmissa sadece orayi opebilirdin. En guzel yerlerini annem babam ve Seda arasinda pay etmisti, Zeynep ve bana da kala kala gotu, sirti, kulagi gibi pekte rabet gormeyen yerleri kalmisti. " Yanagimdan opmeeeee, ora Seda ablamin yaaaaaaaaaa" bagirtilarina ragmen yinede daliverirdik yanaklarina gidigina gobegine..
Oylece zaman geciverdi, biz buyuduk. Kanatlanip ucuverdik yuvadan, once yatili yurtlara sonra da apayri memleketlere..Bir bakmisiz ki ayri ayri yeni yuvalar kurmusuz, ayri diyarlarda. Zeynep haric, o hala yuvada..Bulamadi kendine Nevzat'in doktor nisanlisi Selcuk (Tamer Karadagli) gibi birini. Bu arada Zeynep Nevzat olunca bende otomatik olarak Deli Nermin oluyorum ama olsun, o gunleride Deli Nermin gibi birinden baskasi kaleme almazdi. O gunlerimiz hep tatli bir hatira olarak kaldi ucumuzunde hafizasinda..
Dedim ya o gunler kaygisiz, tasasiz, sikintisiz, sorumluluktan uzak gunlerdi..Tadida ordaydi o gunlerin..Birde hep beraberdik, yanyanaydik..Dunyanin obur ucuna gidip hasret kalacagimiz aklimizin ucuna bile gelmezdi o zamanlar..
30 Apr 2010
Icimden konustuklarimin yaziya aktarilmis hali..
Uzunca gecen iki haftadan sonra merhaba yeniden..
Saat sabah altiya geliyor..Yok bugun erken uyanmadim, aksine nerdeyse hic uyumadim..Aksam erken yattik, gece her saat basi uyandik, uc bucuktan sonrada hic uyumadik..Gecenin bir yarisi annanne ve teyzeyle msn'de gorusup onlara cilveler yaptiktan sonra nihayet uykumuz geldi ve uyuduk..Sonra benim uykum kacti tabiiki ve solugu blogumda aldim..
Her hafta farkli bir Eda taniyorum demistim ya onceden..Bazen bir duraklama donemi oluyor..Bu siralar Eda'da hic ilerleme yok derken oyle bir atak yapiyor ki bizleri sasirtiyor. Bu haftada o atak yaptigi haftalardan biri iste. Cocugun dili sokuldu sanki..Daha once hic duymadigimiz sesler cikarmaya basladi...En komigide dun Zeynep teyzesiyle msn'de konusurken yaptigi hareketler ve cikardigi seslerdi..Gozlerini kirpirak genizden sert bir kkkk sesi cikartiyor ki gorseniz sizde cok gulersiniz. Nasil oldugunu bilmiyorum ama msn de konusma ile televizyon veya video izleme arasinda ki farki cok guzel ayirt edebiliyor..Hatta msn'de konusurken de kendine mi konusuluyor yoksa bizimle mi konusuyor karsida ki biliyor. Yeni nesil ucuncu boyutu kabullenerek buyuyor olmali diyorum..Bunun getirileri de farkli olacak eminim yasamlarinda ve inanc dunyalarinda..En azindan Atasayar dedem gibi "ilahiii Yarabbiii, ilahiii Yarabbiiii " demiyecekler her msn'de konusuldugunda..:))
Yavas yavas benim de kacan uykum gelmeye basladi..Eda bacaklarimda cok derin uyuyor gibi gorunuyor ama inanmamak lazim..Her an uyana bilir..Ve benimde bundan sonra ki uykum cok derin olacaga benziyor, malum yorgunluk ve uykusuzluk..Helede ruya gorurken uyandirilmak beni cilgina ceviriyor. Insallah kisa surede olsa guzel ve lezzetli bir uyku uyuya bilirim..Ayrica yarin cumartesi oldugu icin gec kalkmayi seviyorum..Gec kalktigimiz zamanda gunumuzun hicbir anlami kalmiyor, hic birsey yapamiyoruz..Dua ediyorum simdi oyle bir gun olsun ki hem uzun uyuya bilelim, hem cok sey yapabilelim, hem telassiz olsun, hemde huzurlu, rahat ve dinlendirici bir gun olsun..Ve sonra butun omrumuz oyle olsun..Benim gibi sizlerinde tatil tadinda hafta sonlariniz olsun diliyorum..Sevgiyle kalin..
Saat sabah altiya geliyor..Yok bugun erken uyanmadim, aksine nerdeyse hic uyumadim..Aksam erken yattik, gece her saat basi uyandik, uc bucuktan sonrada hic uyumadik..Gecenin bir yarisi annanne ve teyzeyle msn'de gorusup onlara cilveler yaptiktan sonra nihayet uykumuz geldi ve uyuduk..Sonra benim uykum kacti tabiiki ve solugu blogumda aldim..
Her hafta farkli bir Eda taniyorum demistim ya onceden..Bazen bir duraklama donemi oluyor..Bu siralar Eda'da hic ilerleme yok derken oyle bir atak yapiyor ki bizleri sasirtiyor. Bu haftada o atak yaptigi haftalardan biri iste. Cocugun dili sokuldu sanki..Daha once hic duymadigimiz sesler cikarmaya basladi...En komigide dun Zeynep teyzesiyle msn'de konusurken yaptigi hareketler ve cikardigi seslerdi..Gozlerini kirpirak genizden sert bir kkkk sesi cikartiyor ki gorseniz sizde cok gulersiniz. Nasil oldugunu bilmiyorum ama msn de konusma ile televizyon veya video izleme arasinda ki farki cok guzel ayirt edebiliyor..Hatta msn'de konusurken de kendine mi konusuluyor yoksa bizimle mi konusuyor karsida ki biliyor. Yeni nesil ucuncu boyutu kabullenerek buyuyor olmali diyorum..Bunun getirileri de farkli olacak eminim yasamlarinda ve inanc dunyalarinda..En azindan Atasayar dedem gibi "ilahiii Yarabbiii, ilahiii Yarabbiiii " demiyecekler her msn'de konusuldugunda..:))
Yavas yavas benim de kacan uykum gelmeye basladi..Eda bacaklarimda cok derin uyuyor gibi gorunuyor ama inanmamak lazim..Her an uyana bilir..Ve benimde bundan sonra ki uykum cok derin olacaga benziyor, malum yorgunluk ve uykusuzluk..Helede ruya gorurken uyandirilmak beni cilgina ceviriyor. Insallah kisa surede olsa guzel ve lezzetli bir uyku uyuya bilirim..Ayrica yarin cumartesi oldugu icin gec kalkmayi seviyorum..Gec kalktigimiz zamanda gunumuzun hicbir anlami kalmiyor, hic birsey yapamiyoruz..Dua ediyorum simdi oyle bir gun olsun ki hem uzun uyuya bilelim, hem cok sey yapabilelim, hem telassiz olsun, hemde huzurlu, rahat ve dinlendirici bir gun olsun..Ve sonra butun omrumuz oyle olsun..Benim gibi sizlerinde tatil tadinda hafta sonlariniz olsun diliyorum..Sevgiyle kalin..
20 Apr 2010
18 Apr 2010
Emanet yasamak bir muddet..
Artik emaneten yasiyorum bu evde, evimde..Uc bucuk sene once, kiralarken bu evi hicte begenmemistim, butcemizin durumu vede Volkan'in israrlari uzerine razi olmustum buraya tasinmaya..Ama sonra cok sevdim, muhitinede kendine de pek alistim, cok guzel gunlerimiz oldu. Dun aksam sokagimizdan gecerken sanki son defa geciyormusum gibi baktim etrafima..Ve icim ciz etti, yaninda tatli bir mutlulukla birlikte..Her ne kadar uzulsemde buradan tasinacagimiza bir o kadarda seviniyorum aslinda..Yay burcuyum iste, yenilik tazelik kanimda var..Yeni ev, yeni muhit tazeleyecek bizi eminim..
Ama yinede garib geliyor burdan yakinda tasinacagimiz fikri..Toplanacagiz, hazirlanacagiz, bir muddet esyalar toplu yasayacagiz, tasinacagiz..Herseyden onemlisi heyecanlanacagiz, meraklanacagiz, sabirsizlanacagiz, hep elimiz yuregimizde yasayacagiz bir muddet..Oyle zamanlarda hep kendimi kiz kardesim Zeynep gibi hissederim..Onun herzaman ki hallerini ben sadece bu tip durumlarda yasarim..Acaba nasil olacak, nasil tasinacagiz, esyalarimiz nasil olacak, yakisacakmi sigacakmi ? Sorular sorular..Dedim ya Zeyneplesiyorum git gide..
Ama yinede garib geliyor burdan yakinda tasinacagimiz fikri..Toplanacagiz, hazirlanacagiz, bir muddet esyalar toplu yasayacagiz, tasinacagiz..Herseyden onemlisi heyecanlanacagiz, meraklanacagiz, sabirsizlanacagiz, hep elimiz yuregimizde yasayacagiz bir muddet..Oyle zamanlarda hep kendimi kiz kardesim Zeynep gibi hissederim..Onun herzaman ki hallerini ben sadece bu tip durumlarda yasarim..Acaba nasil olacak, nasil tasinacagiz, esyalarimiz nasil olacak, yakisacakmi sigacakmi ? Sorular sorular..Dedim ya Zeyneplesiyorum git gide..
Supheler supheler..
Bir onceki yazimda belirttigim gibi, uzunca bir yola girdik,bir ev aldik..Cok begendik, cok sevdik,cok sevindik..Ama hersey orada bitmedi..Esiminde benimde kafami kemiren bir suru soru isaretleri gelip yokluyor ikide bir..Yanlis mi yaptik, acele mi ettik, iyice incelemedik mi, acemilik yuzunden bir hata edermiyiz vs. Her ne kadar kili kirk yarsakta yillardir dogru zamani kollasakta bu suphelerden hic bir zaman kurtulamiyor insan. Her an istemedigimiz, pisman olacagimiz bir yonu ortaya cikar diye odumuz kopuyor..Pazardan domates almak gibi bir sey degil bu malumunuz..Allah utandirmasin demekten baska birsey gelmiyor simdilik elimizden..Bu hafta ici randevu alip tekrar gorecegiz evin icini..Daha bir dikkatli inceleyecegiz bu sefer..Ne diyelim, dua edelim hayirlisi icin..
Gelelim gunumuzun ozetine..Pazar dolayisiyle Volkan sabahleyin birhayli gec kalkti..Sonra bir acele telas cikiverdik evden dooogru Sedalara..Aksama kadar ordaydik..Kizim cok sukur teyzesinin evini seviyor, orda cok huzurlu, guzel guzel oynuyor..Insallah hep oyle gider.
Seda bize cok guzel bir pizza yapti..Bir guzel indirdik onlari mideye ve sonrada geldik evimize ve gunumuz boylece bitti..Yeni bir gun,yeni hafta basinin planlariyla vardim uykuya..
Gelelim gunumuzun ozetine..Pazar dolayisiyle Volkan sabahleyin birhayli gec kalkti..Sonra bir acele telas cikiverdik evden dooogru Sedalara..Aksama kadar ordaydik..Kizim cok sukur teyzesinin evini seviyor, orda cok huzurlu, guzel guzel oynuyor..Insallah hep oyle gider.
Seda bize cok guzel bir pizza yapti..Bir guzel indirdik onlari mideye ve sonrada geldik evimize ve gunumuz boylece bitti..Yeni bir gun,yeni hafta basinin planlariyla vardim uykuya..
17 Apr 2010
Telaşe
Daha onceki yazilarimda anlattigim gibi, gectigimiz persembe esimin is arkadaslariyla duzenledikleri yemege davetliydik.. Oraya hazirlanirken calan telefonla ertesi gunun sabahina kahvaltiya misafirim gelecegini ogrendim, bir taraftanda onun icin hazirliklar yapip ciktim evden..Eve yorgun gelisimiz dolayisiyla o aksam hic birsey yapamadim, hersey sabaha kalmisti, erken kalkmam gerekiyordu, yoksa hic birsey yetismezdi..Neyseki yuzumuzun akiyla ciktik o kahvaltidan ki ertesi gune hazirlik yapmam gerekiyordu nitekim butun gun satin almak icin ev arayacagimiz icin aksamina gelecek olan misafirler icin hic bir hazirlik yapamazdim. Hersey cuma aksamina kalmisti. Kahvalti misafirini savdiktan sonra attim kendimi disari alisveris icin. Yorgun argin eve gel, aksam yemegi hazirla, Aycicegini uyut, gir mutfaga derken saat zaten gecenin nerdeyse 11'i olmustu bile..Taaaki gece 3 e kadar hazirliklar temizlikler derken Eda hanimin karni acikti ve birdaha da uyumak bilmedi..Sade 3 saatlik delikli uykunun ardindan erkenden yataktan firlamaliydik, evler bizi bekliyordu gezilip gorulecek..Neyse ki sabah oldu, dogdu gunes ve biz firlayi verdik evden bir kosusturmayla..Aksama eve geldigimizde kalbimizde ellerimizdeydi sanki..Sonucunu bilmedigimiz ama umutlu oldugumuz bir yola girmistik artik..Yillar suren kararsizligi bozmustuk sonunda ve karar kilmistik artik evin birinde..Ama hala aksama gelecek olan misafirlerimiz vardi ve biz evi dusunemezdik bile artik. Volkan eve giristi bende mutfaga..Bir saat icinde hazirlandik ve zil caldi..Hos gecen bir aksamin sonunda artik konusmalar agdalanmaya, sozler uzamaya, hikayelerin sonu hic bitmeyecekmis gibi gelmeye basladi bana..Bir kurdan copunun hayalini kurmaya basladim goz kapaklarimi ayakta tutmalari icin..Esnememi asla tutamadigim icin artik, iceri gidip yatak odasinda esneyip oyle geliyordum iceri ayip olmasin misafirlere diye..Nitekim onlarda gittiler ve ben nerdeyse gucumun sonlarini kullaniyordum..Bunca anlattiklarimin icine siz birde Eda hanimin miziklamalarini, karnin doyurulmasi, mama hazirlamalari, can sikintilari, oyun istekleri, temizligi, uykusu gibi angaryalarida ekleyin ve hayal edin iki ayagimin bir pabuca nasil sokmaya calistigimi..
Boyle yorucu ve eglenceli gecen kosusturmali 3 gunun sonunda misafirlerimizde gitmisti ve icimizde kocaman bir mujdemiz vardi, evimizi almistik..Artik uyuyabilirdim ic rahatligiyla..Yastigimi ayarladim, tam kafami koyarken kulagimin ucu tam degmisti ki yastiga bir ses "ih ih ih aaa, eeee, ih ih ih aahahhhaaa" . Evet bizim veledin karni acikmisti yine, gece 1 olmustu bile. Ayse gorev basina diyordu kafamda ki butun antenler..Neyseki uyuttuktan sonra hanimefendiyi yatiri verdim yatagina ve bende uykuya..Oyle bir uyku ki hayallerle dolu..Sabah oldugunda ben yerlestirmistim bile evi coktan..Yani anlayacaginiz kaldik uc nalla bir ata..
Boyle yorucu ve eglenceli gecen kosusturmali 3 gunun sonunda misafirlerimizde gitmisti ve icimizde kocaman bir mujdemiz vardi, evimizi almistik..Artik uyuyabilirdim ic rahatligiyla..Yastigimi ayarladim, tam kafami koyarken kulagimin ucu tam degmisti ki yastiga bir ses "ih ih ih aaa, eeee, ih ih ih aahahhhaaa" . Evet bizim veledin karni acikmisti yine, gece 1 olmustu bile. Ayse gorev basina diyordu kafamda ki butun antenler..Neyseki uyuttuktan sonra hanimefendiyi yatiri verdim yatagina ve bende uykuya..Oyle bir uyku ki hayallerle dolu..Sabah oldugunda ben yerlestirmistim bile evi coktan..Yani anlayacaginiz kaldik uc nalla bir ata..
Ev Aldik
Haftalardir cumartesilerimiz ev aramakla geciyordu. O evden o eve girip cikiyorduk..Istedigimiz gibi evlere gucumuz yetmiyor, gucumuzun yettigini alamiyorduk..Ennn nihayetinde tam istedigimiz gibi, istedigimiz yerde, istedigimiz fiyata evi bulduk ki bu seferde rakiplerimizle yarismamiz gerekiyordu..Kosusturmacali gecen bir gunun sonunda gelen mutlu haberle bizde derin bir nefes aldik. Boylece pazar sabahina bir ev sahibi olarak actik gozlerimizi...Bu yuzdende butun gece boyunca her uyanisimin geri dalislari hep hayallerle dolu oldu..Surasini soyle yapsak, su esyayi suraya koysak, soyle yerlestirsek, soyle temizleyip,soyle tasinsak..
Tatli yorgunluklarimiz olacak insallah..
Evi internette gordugumuzde resimlerden pek begenmemistik acikcasi, sirf fiyati ve yeri itibariyle bize uygun oldugu icin gidelim bir bakalim dedik umutsuz umutsuz..Eve daha girerken benim cok hosuma gitti, odalari icerileri gordukce daha cok begendim..Icim umutla dolu, dilimdede hep dua..Dilegim icinde mutlu huzurlu rahat oturmamiz..
Iste evin o begenmedigimiz resimleri..Insallah ilerde tasindigimiz vakit, kendi esyalarimizla olan resimlerini eklerim..
Salonun ust bastan gorunumu..
Yatak Odasi
Eda'nin Odasi
Tatli yorgunluklarimiz olacak insallah..
Evi internette gordugumuzde resimlerden pek begenmemistik acikcasi, sirf fiyati ve yeri itibariyle bize uygun oldugu icin gidelim bir bakalim dedik umutsuz umutsuz..Eve daha girerken benim cok hosuma gitti, odalari icerileri gordukce daha cok begendim..Icim umutla dolu, dilimdede hep dua..Dilegim icinde mutlu huzurlu rahat oturmamiz..

sol taraf koridordan giris kapisina cikiliyor,akvaryumun sag tarafindan da odalara acilan koridara gidiliyor

.jpg)
16 Apr 2010
Uyari..
"Guzel bir aksam yemeginin dusundurdukleri "adli son yazima Ayse'nin Gunlugu sayfasindan ulasabilirsiniz.
15 Apr 2010
Hos bir aksam yemeginin dusundurdukleri..
Esimin is arkadaslarindan biri isten ayrildigi icin veda yemegi veriyorlardi, bende davetliydim ve kizimiz Eda da..Dolayisiyla esimin is yerini, calistigi mekani arkadaslarini yakindan gormus oldum. Darling Harbour'da sahane isiklarin altinda su manzarali bir restorant da aksam yemegi yedik..Her ne kadar yedigimiz yemekten pek memnun kalmasakta tatlilar cok guzeldi..
Gittigimiz yer bir Japon Restorant iydi..Asya yemekleriyle bir turlu barisamadik gitti, soslari pisiris sekilleri vs..Olmuyor iste bir turlu alisamiyoruz..Ben tavuklu sebzeli noodle aldim..Yenilmeyecek kadar kotu degildi, ama zevk aldigim da soylenemez..Epey zamandir zencefil tursusunun tadina bakmak istiyordum bu sayede bakmis oldum, bir dahada bakacagimi hic zannetmiyorum..Cok guclu bir kokusu var, taze zencefile hic benzemiyor..
Tatli olarak onumuzde ki menuye bakarak mud cake (kara orman keki mi deniyor Turkce'de bilmiyorum) isteyecektik fakat arkadaslardan birinin icinde wasabi (aci kore ve japon sosu) oldugunu soylemesiyle kararimizdan vazgectik ve baska muzlu bir tatli istedik..Ve cok begendik..En kisa zamanda evde denemeyi dusunuyorum..
Anladigim kadariyla, muzun kabugunu soyup tum sekilde once yumurtaya batirip sonrada seker eklenmis galeta ununa batirdiktan sonra kizartmislar. Muzu tabaga alinca ustune tarcin ve bal gezdirmisler. Ve de vanilyali dondurmanin icine bolca hindistan cevizi koyup karistirip tekrar dondurmuslar.Sicak kizartilmis tarcinli muzun yaninda hindistan cevizli dondurma..Cok hafif ve harika bir tatliydi..Tadi damagimiz da kaldi..Her porsiyonda bir muz vardi..Inanin ki on muz olsa onunuda yiyebilirdim. O kadar sahaneydi..
Sonra vakit gec oldu ve arkadaslardan ayrildik, tatli bir aksam melteminin altinda hizli hizli tren istasyonuna dogru yururken esimle ikimizinde kafasindan gecen seyler asagi yukari ayniydi..
Ne kadarda seviyorduk yeni seyler denemeyi, kesfetmeyi, gezmeyi..Daha cok paramiz olsada daha cok restorantlara gidebilsekte daha cok tat tadabilsek ahhh..diyorduk seslice birbirimize..Evet gercektende yapabilirim, parami bu sekilde harcaya bilirim, hicde ah keske parami su sekilde degerlendirsem demezdim..Ama Volkan'a gelince orda biraz duralim. Evet gercekten sever ama parasi olsa bile yapar mi harcar mi orasi tartisilir..
Soyle bir hikaye anlatayim size, gerisini varin siz hesab edin..
Bir gun biz yine sevgili esimle hayallere daldik, engin sularda yuzuyoruz..Biliyorsunuz her hikayeye "bir varmis bir yokmus.." diye baslanir, her hayalede "bana bir piyango vursa.." diye ya..Bizim hayalimizde aynen oyle basladi..O haftanin ikramiyesi yanilmiyorsam 8 milyon dolardi (Avusturalya dolari). Nasil ederiz, na'pariz, nasil degerlendiririz bu parayi?..Volkan basladi hesap yapmaya..300 bin dolara guzel bir apartman dairesi alip otururuz icine, guzel bir araba alirim, babamada bir ev alirim, kardeslerimin okul paralari felan, kendi cocugunun okul parasini ayiriyor bir kenara..Toplam yaklasik 1 milyon dolarini harcamis bulundu..Geriye kaldi 7 milyon dolar..O paraylada is kuracakmis..O sesli hayalini kurarken ben kikir kikir gulerek dinliyorum agzim acik..Be adam 7 milyona fabrika mi kuracaksin, ne isi kuruyorsun..Alsana guzel bir mahalleden guzel bir ev, dayasana icini disini, gitsene bir tatile guzelinden, yapsana yapamadigimiz balayimizi..Kuracagin is kac para tutacak en fazla 500 bin dolar..Alti ustu bir muhasebe sirketi en nihayetinde..
Hulasa, bu misal, paramiz olsada Volkan restoranta mestoranta gezmez, "para biriktirelim Ayse, bu gunlerde cok acildik, bugun Mc Donalds'la idare edelim" derdi herhalde (Note: Mc Donalds Avusturalyanin en ucuz yemegidir )
Gelelim Aycicegime..
Ay cicegim dun aksam cok akilliydi, guzel guzel isiklari seyretti, insanlari inceledi, guldu oynadi, annesinin kupelerine saldirdi..Sonrada babasinin omuzunda uyuya kaldi. Onla oyun oynarken gozlerinin icine bakip "senin gibi bir kizim oldugu icin dunyanin en sansli annesi benim canim kizim benim " diyorum..Aynen annemin bana soyledigi gibi :)) Catlasin annemin obur cocuklari :))
Bazen dusunuyorum da ben hayatta hic birseyi hic kimseyi bu kadar sevmedim. Hic kimseye boyle ozenli ve sabirli davranmadim, davranamam da..Ama sunu biliyorum ki o beni hic bir zaman benim onu sevdigim kadar sevmeyecek..Icim ciz etsede kabul ediyorum bu gercegi kendi anne babama olan sevgimi dusunerek..Kusura bakmayin ebeveynlerim ama Eda'yi sizden daha cok seviyorum. Oyle programlanmisim iste, ayni sizin de beni, kendi anne babanizdan daha cok sevdiginiz gibi..
Sevgi kusatsin etrafimizi insallah, hep sevelim sevilelim dileklerimle simdilik hoscakalin sevdiklerim..
Gittigimiz yer bir Japon Restorant iydi..Asya yemekleriyle bir turlu barisamadik gitti, soslari pisiris sekilleri vs..Olmuyor iste bir turlu alisamiyoruz..Ben tavuklu sebzeli noodle aldim..Yenilmeyecek kadar kotu degildi, ama zevk aldigim da soylenemez..Epey zamandir zencefil tursusunun tadina bakmak istiyordum bu sayede bakmis oldum, bir dahada bakacagimi hic zannetmiyorum..Cok guclu bir kokusu var, taze zencefile hic benzemiyor..
Tatli olarak onumuzde ki menuye bakarak mud cake (kara orman keki mi deniyor Turkce'de bilmiyorum) isteyecektik fakat arkadaslardan birinin icinde wasabi (aci kore ve japon sosu) oldugunu soylemesiyle kararimizdan vazgectik ve baska muzlu bir tatli istedik..Ve cok begendik..En kisa zamanda evde denemeyi dusunuyorum..
Anladigim kadariyla, muzun kabugunu soyup tum sekilde once yumurtaya batirip sonrada seker eklenmis galeta ununa batirdiktan sonra kizartmislar. Muzu tabaga alinca ustune tarcin ve bal gezdirmisler. Ve de vanilyali dondurmanin icine bolca hindistan cevizi koyup karistirip tekrar dondurmuslar.Sicak kizartilmis tarcinli muzun yaninda hindistan cevizli dondurma..Cok hafif ve harika bir tatliydi..Tadi damagimiz da kaldi..Her porsiyonda bir muz vardi..Inanin ki on muz olsa onunuda yiyebilirdim. O kadar sahaneydi..
Sonra vakit gec oldu ve arkadaslardan ayrildik, tatli bir aksam melteminin altinda hizli hizli tren istasyonuna dogru yururken esimle ikimizinde kafasindan gecen seyler asagi yukari ayniydi..
Ne kadarda seviyorduk yeni seyler denemeyi, kesfetmeyi, gezmeyi..Daha cok paramiz olsada daha cok restorantlara gidebilsekte daha cok tat tadabilsek ahhh..diyorduk seslice birbirimize..Evet gercektende yapabilirim, parami bu sekilde harcaya bilirim, hicde ah keske parami su sekilde degerlendirsem demezdim..Ama Volkan'a gelince orda biraz duralim. Evet gercekten sever ama parasi olsa bile yapar mi harcar mi orasi tartisilir..
Soyle bir hikaye anlatayim size, gerisini varin siz hesab edin..
Bir gun biz yine sevgili esimle hayallere daldik, engin sularda yuzuyoruz..Biliyorsunuz her hikayeye "bir varmis bir yokmus.." diye baslanir, her hayalede "bana bir piyango vursa.." diye ya..Bizim hayalimizde aynen oyle basladi..O haftanin ikramiyesi yanilmiyorsam 8 milyon dolardi (Avusturalya dolari). Nasil ederiz, na'pariz, nasil degerlendiririz bu parayi?..Volkan basladi hesap yapmaya..300 bin dolara guzel bir apartman dairesi alip otururuz icine, guzel bir araba alirim, babamada bir ev alirim, kardeslerimin okul paralari felan, kendi cocugunun okul parasini ayiriyor bir kenara..Toplam yaklasik 1 milyon dolarini harcamis bulundu..Geriye kaldi 7 milyon dolar..O paraylada is kuracakmis..O sesli hayalini kurarken ben kikir kikir gulerek dinliyorum agzim acik..Be adam 7 milyona fabrika mi kuracaksin, ne isi kuruyorsun..Alsana guzel bir mahalleden guzel bir ev, dayasana icini disini, gitsene bir tatile guzelinden, yapsana yapamadigimiz balayimizi..Kuracagin is kac para tutacak en fazla 500 bin dolar..Alti ustu bir muhasebe sirketi en nihayetinde..
Hulasa, bu misal, paramiz olsada Volkan restoranta mestoranta gezmez, "para biriktirelim Ayse, bu gunlerde cok acildik, bugun Mc Donalds'la idare edelim" derdi herhalde (Note: Mc Donalds Avusturalyanin en ucuz yemegidir )
Gelelim Aycicegime..
Ay cicegim dun aksam cok akilliydi, guzel guzel isiklari seyretti, insanlari inceledi, guldu oynadi, annesinin kupelerine saldirdi..Sonrada babasinin omuzunda uyuya kaldi. Onla oyun oynarken gozlerinin icine bakip "senin gibi bir kizim oldugu icin dunyanin en sansli annesi benim canim kizim benim " diyorum..Aynen annemin bana soyledigi gibi :)) Catlasin annemin obur cocuklari :))
Bazen dusunuyorum da ben hayatta hic birseyi hic kimseyi bu kadar sevmedim. Hic kimseye boyle ozenli ve sabirli davranmadim, davranamam da..Ama sunu biliyorum ki o beni hic bir zaman benim onu sevdigim kadar sevmeyecek..Icim ciz etsede kabul ediyorum bu gercegi kendi anne babama olan sevgimi dusunerek..Kusura bakmayin ebeveynlerim ama Eda'yi sizden daha cok seviyorum. Oyle programlanmisim iste, ayni sizin de beni, kendi anne babanizdan daha cok sevdiginiz gibi..
Sevgi kusatsin etrafimizi insallah, hep sevelim sevilelim dileklerimle simdilik hoscakalin sevdiklerim..
7 Apr 2010
SASKINIM DOSTLAR
Ahmet Haşim misali
Ağır ağır çıkmışım ben
Elli basamaklı merdivenleri
Buraya nasıl tırmandım?
Herşey rüya gibiydi..
Ben mi hesap bilmiyorum,
Yoksa rakamlar mı şaşırdı?
Daha dün yirmincide duruyordum
Nasıl geçtim hemen elliye
Bir yanlışlık olmalı
Saydırsam mı bir bilirkişiye?
Yalnız rakamlar mı yanlış? Aynalar da yalancı
Böyle bir şey olamaz, gözüm onlardan davacı
Al yanağım nerede?
Ayna! Bana kinin ne?
Parlayan tenime soluk bir renk sürdün
İçi gülen gözümün ışığını söndürdün
Hem ışıksız hem kırık
Düzgün ayna yok artık
Yüzümde çizim yapar, bu sahtekâr aynalar
Şaşkınım dostlar şaşkınım
Bu çocuklar benim mi?
Dün sorularıyla boğanlar
Şimdi akıl danem oldular.
Bir tuhaf âleme girdim, şaşırdım kaldım
Bunca yıl yaşadığım dünyama yabancı kaldım
Elbet bir gün alışacağım
Her şey yine benim olacak
Durun bitmedi! Bir şey daha var
Yakında bir torunum olacak
Abla, teyze, anneyken, terfi etti rütbem.
Bundan böyle ünvânım: ANNEANNE olacak.
Artık torunumla birlikte kovalanmaca oynarız
O’mu beni büyütür, ben mi onu kim bilir?
Bir gün gelir bakarsın elbisemi torunum giydirir
Yedirir.. eğlendirir…
Son yolculuğumda da beni kapıdan geçirir.!
ASUMAN SOYDAN ATASAYAR
Ağır ağır çıkmışım ben
Elli basamaklı merdivenleri
Buraya nasıl tırmandım?
Herşey rüya gibiydi..
Ben mi hesap bilmiyorum,
Yoksa rakamlar mı şaşırdı?
Daha dün yirmincide duruyordum
Nasıl geçtim hemen elliye
Bir yanlışlık olmalı
Saydırsam mı bir bilirkişiye?
Yalnız rakamlar mı yanlış? Aynalar da yalancı
Böyle bir şey olamaz, gözüm onlardan davacı
Al yanağım nerede?
Ayna! Bana kinin ne?
Parlayan tenime soluk bir renk sürdün
İçi gülen gözümün ışığını söndürdün
Hem ışıksız hem kırık
Düzgün ayna yok artık
Yüzümde çizim yapar, bu sahtekâr aynalar
Şaşkınım dostlar şaşkınım
Bu çocuklar benim mi?
Dün sorularıyla boğanlar
Şimdi akıl danem oldular.
Bir tuhaf âleme girdim, şaşırdım kaldım
Bunca yıl yaşadığım dünyama yabancı kaldım
Elbet bir gün alışacağım
Her şey yine benim olacak
Durun bitmedi! Bir şey daha var
Yakında bir torunum olacak
Abla, teyze, anneyken, terfi etti rütbem.
Bundan böyle ünvânım: ANNEANNE olacak.
Artık torunumla birlikte kovalanmaca oynarız
O’mu beni büyütür, ben mi onu kim bilir?
Bir gün gelir bakarsın elbisemi torunum giydirir
Yedirir.. eğlendirir…
Son yolculuğumda da beni kapıdan geçirir.!
ASUMAN SOYDAN ATASAYAR
HUZURUN ADI EDA'MI
Anası güneş
Babası güneşe müsavi eş…
Kendisi güneş mi güneş…
Nur yüzlü mihrabım,
Huzurun adı Eda’m!
Sabahımın yüzüne tebessümü konduran
Dünyanın gamından, tasasından…
Hazanından, kışından ruhumu kurtaranım!
Yüreğimde katmerli gül açan;
En alâ gülistanım!
Çoşkum…aşkım… ay bakışlım!
Seni layık görene nasıl kurban olmayayım?…
Öyle yorgun yolun yolcusuydum ki
Yanağına dokunuş, beş yıldızlı oteldi bana…
Dünyanın zirve tadını, lezzetini
Sende tattım ben doyasıya…
Şimdi uzak olsam da senden
Gücü bitmiş bu beden
Gülüşen gözlerinde canlanıyor aniden…
Resimlerine gark olup banmanın tadı
Neye benziyor sahiden?
Gıdığından hayalde olsa bile içmenin tadı;
Bence, olsa olsa ya Firdevsten, ya Kevserden…!
ASUMAN SOYDAN ATASAYAR
Babası güneşe müsavi eş…
Kendisi güneş mi güneş…
Nur yüzlü mihrabım,
Huzurun adı Eda’m!
Sabahımın yüzüne tebessümü konduran
Dünyanın gamından, tasasından…
Hazanından, kışından ruhumu kurtaranım!
Yüreğimde katmerli gül açan;
En alâ gülistanım!
Çoşkum…aşkım… ay bakışlım!
Seni layık görene nasıl kurban olmayayım?…
Öyle yorgun yolun yolcusuydum ki
Yanağına dokunuş, beş yıldızlı oteldi bana…
Dünyanın zirve tadını, lezzetini
Sende tattım ben doyasıya…
Şimdi uzak olsam da senden
Gücü bitmiş bu beden
Gülüşen gözlerinde canlanıyor aniden…
Resimlerine gark olup banmanın tadı
Neye benziyor sahiden?
Gıdığından hayalde olsa bile içmenin tadı;
Bence, olsa olsa ya Firdevsten, ya Kevserden…!
ASUMAN SOYDAN ATASAYAR
6 Apr 2010
DUA
Tanrim
Tekbasina koyma kullari
Yalnizliga ancak sen dayanirsin
Essiz dostsuz kalanin zordur halleri
Yalnizliga ancak sen dayanirsin
Ah su gelen yar olaydi
Elinde nar olaydi
Ikimiz bir gomlekte
Yakasi dar olaydi
Yesil bagin uzumu
Yola diktim gozumu
Ne gelen var ne giden
Kime deyim sozumu
Tanrim,
Tekbasina koyma kullari
Yalnizliga ancak sen dayanirsin
Bu dunyada cefa cektirme bize
Yalnizliga ancak sen dayanirsin
Guveyli evler gordum
Kurulmus yaya benzer
Guveysiz evler gordum
Kurumus dala benzer
Yesil bagin uzumu
Yola diktim gozumu
Ne gelen var ne giden
Kime deyim sozumu
Tanrim tekbasina koyma kullari
Yalnizliga ancak sen dayanirsin
Guzel cirkin deme sen kayir yine
Bir munasip koca herbirimize
Hasretini cekmislere
Tazeyken dul kalmislara
Ali gulu solmuslara
Ver ver ver ver
Gokte ucan kusalara
Kurumus kocamislara
Boynu bukuk kalmislara
Ver ver ver ver
Tekbasina koyma kullari
Yalnizliga ancak sen dayanirsin
Essiz dostsuz kalanin zordur halleri
Yalnizliga ancak sen dayanirsin
Ah su gelen yar olaydi
Elinde nar olaydi
Ikimiz bir gomlekte
Yakasi dar olaydi
Yesil bagin uzumu
Yola diktim gozumu
Ne gelen var ne giden
Kime deyim sozumu
Tanrim,
Tekbasina koyma kullari
Yalnizliga ancak sen dayanirsin
Bu dunyada cefa cektirme bize
Yalnizliga ancak sen dayanirsin
Guveyli evler gordum
Kurulmus yaya benzer
Guveysiz evler gordum
Kurumus dala benzer
Yesil bagin uzumu
Yola diktim gozumu
Ne gelen var ne giden
Kime deyim sozumu
Tanrim tekbasina koyma kullari
Yalnizliga ancak sen dayanirsin
Guzel cirkin deme sen kayir yine
Bir munasip koca herbirimize
Hasretini cekmislere
Tazeyken dul kalmislara
Ali gulu solmuslara
Ver ver ver ver
Gokte ucan kusalara
Kurumus kocamislara
Boynu bukuk kalmislara
Ver ver ver ver
Havadan Sudan...
Hava yagmurlu, icerisi karanlik, kisin habercisi sabah serinlikleri urpertiyor vucudumu bir haftadir sabah uyaninca..Sikica giydiriyorum Eda'yi. Ozlemisim diyorum kisi ve sogugu..Cocukken kar yagardi kislari Turkiye'de..Mis gibi bir sabaha uyanirdik, bembeyaz, tertemiz..Mutlu ve umutlu..
Gectigimiz haftasonumuz uzundu..Paskalya nedeniyle dort gun resmi bayramdi dolayisiyla babamizda evdeydi..Tatilin ilk gunu kizkardesim Seda larla guzel bir barbeku yaptik Dolls Point denilen deniz kenari bir yerde..Sonraki gunlerinde nasil gectigini bilemedik..Uctu gitti sanki zaman..
Bu zaman meselesi..Surekli konusur olduk Eda dogali..Bu zaman nasil geciyor? Ne zaman buyudu bu kerata? Suna bak konusuyor resmen bizimle." cumlelerini kuruyoruz surekli..
Gercektende bazen bu guzel varlik benim mi diye soruyorum kendime..Daha dun ilk defa almistim kucagima, miniminnacik birseydi..Simdi artik isteklerini anlatabilen, gozuyle ve seslerle cokguzel iletisim kuran tatli bir canavar oldu..
Sabahleyin Paskalya dolayisiyla hediye gelen yumurta seklindeki cukulatalardan verdim eline, ve bir dahada almak mumkun olmadi..Sonra disindaki paketi soyulmaya baslayinca aliverdim elinden ama hala unutmadi onu..Miziklayip duruyor, kanimca onlari istiyor hala.
En cok zevk aldigim yanida bizim yaptiklarimizi taklit etmeye calismasi..Gecen gun Seda teyzesinin el hareketlerini yapmaya calisiyordu..O el siklattikca kendide bas barmagiyla isaret parmagini birlestiriyor, bir taraftanda dikkatle teyzesinin yaptiklarini seyrediyordu..
Yazimi bir sure yarim birakmak zorunda kaldim, Aycicegimin karnini doyurup,uyuttum ve simdi tekrar oturdum basina bilgisayarin..Herseyim boyle artik, yarim yamalak kalmis, sonrada birdaha baslayamamisim yada eskisi gibi iyi konsantire olamamisim. Herseyimin basinda o geliyor, kucuk kizim, tatli sekerim..
Her gune umarim bugunum sakin ve guzel gecer diye dua ederek basliyorum. Duam her gun kabul olmuyor ama bugun kabul olmusa benziyor..Kafamda acil yapacak hic birsey bulamiyorum. Uykusuz gecen bir geceden sonra boyle sakin bir gunun baslamasi benim icin cok guzel..Son haftalarda no'ldu bilmiyorum ama Eda geceleri pek bi sik kalkar oldu..Nerdeyse bir saat arayla uyanip, emmek yada sallanmak istiyor..Ah benim uykularim, aaah benim ruyalarim...Hic birsey kalmadi..Kendimden korkuyorum bazen, uykulu uykulu cocuga birsey yapacagim diye..Zira gecen hafta buna benzer birsey geldi basima..Eda uyandi gece, firladim yataktan, ayaklarim yere basarken pilastik bir seye takildi. Buda neymis diye egildim uyku sersemi yere ki birde ne goreyim..Eda'yi banyo yaptirirken kullandigim masrapa duruyor yerde, yatakodasinda, nerdeyse basucumda..Ne zaman getirdim, niye getirdim hic bir fikrim yok..Gece kalkip tutmus getirmisim..
Bugunluk bu kadar dostlarim..Arkasi yarin diyelim yarin olsun..Mutluluk dileklerimle..Hoscakalin..
Gectigimiz haftasonumuz uzundu..Paskalya nedeniyle dort gun resmi bayramdi dolayisiyla babamizda evdeydi..Tatilin ilk gunu kizkardesim Seda larla guzel bir barbeku yaptik Dolls Point denilen deniz kenari bir yerde..Sonraki gunlerinde nasil gectigini bilemedik..Uctu gitti sanki zaman..
Bu zaman meselesi..Surekli konusur olduk Eda dogali..Bu zaman nasil geciyor? Ne zaman buyudu bu kerata? Suna bak konusuyor resmen bizimle." cumlelerini kuruyoruz surekli..
Gercektende bazen bu guzel varlik benim mi diye soruyorum kendime..Daha dun ilk defa almistim kucagima, miniminnacik birseydi..Simdi artik isteklerini anlatabilen, gozuyle ve seslerle cokguzel iletisim kuran tatli bir canavar oldu..
Sabahleyin Paskalya dolayisiyla hediye gelen yumurta seklindeki cukulatalardan verdim eline, ve bir dahada almak mumkun olmadi..Sonra disindaki paketi soyulmaya baslayinca aliverdim elinden ama hala unutmadi onu..Miziklayip duruyor, kanimca onlari istiyor hala.
En cok zevk aldigim yanida bizim yaptiklarimizi taklit etmeye calismasi..Gecen gun Seda teyzesinin el hareketlerini yapmaya calisiyordu..O el siklattikca kendide bas barmagiyla isaret parmagini birlestiriyor, bir taraftanda dikkatle teyzesinin yaptiklarini seyrediyordu..
Yazimi bir sure yarim birakmak zorunda kaldim, Aycicegimin karnini doyurup,uyuttum ve simdi tekrar oturdum basina bilgisayarin..Herseyim boyle artik, yarim yamalak kalmis, sonrada birdaha baslayamamisim yada eskisi gibi iyi konsantire olamamisim. Herseyimin basinda o geliyor, kucuk kizim, tatli sekerim..
Her gune umarim bugunum sakin ve guzel gecer diye dua ederek basliyorum. Duam her gun kabul olmuyor ama bugun kabul olmusa benziyor..Kafamda acil yapacak hic birsey bulamiyorum. Uykusuz gecen bir geceden sonra boyle sakin bir gunun baslamasi benim icin cok guzel..Son haftalarda no'ldu bilmiyorum ama Eda geceleri pek bi sik kalkar oldu..Nerdeyse bir saat arayla uyanip, emmek yada sallanmak istiyor..Ah benim uykularim, aaah benim ruyalarim...Hic birsey kalmadi..Kendimden korkuyorum bazen, uykulu uykulu cocuga birsey yapacagim diye..Zira gecen hafta buna benzer birsey geldi basima..Eda uyandi gece, firladim yataktan, ayaklarim yere basarken pilastik bir seye takildi. Buda neymis diye egildim uyku sersemi yere ki birde ne goreyim..Eda'yi banyo yaptirirken kullandigim masrapa duruyor yerde, yatakodasinda, nerdeyse basucumda..Ne zaman getirdim, niye getirdim hic bir fikrim yok..Gece kalkip tutmus getirmisim..
Bugunluk bu kadar dostlarim..Arkasi yarin diyelim yarin olsun..Mutluluk dileklerimle..Hoscakalin..
31 Mar 2010
Sicak Salata
Isten, okuldan yorgun mu geldiniz,yemek yapmaya useniyor musunuz? Ders calisirken caniniz guzel ve cabuk bir oglen yemegi mi istedi? Iste size cabuk ve cok lezzetli bir salata tarifi..
Iki yumurtayi suda haslayin. 4-5 tane kiraz domatesi ikiye bolun ve bir tavaya zeytin yagi koyup domatesleri kesik yerleri asagi gelecek sekilde tavaya dizip uzerlerine tuz ekeleyin, domatesler porsuyene kadar pisirin. Domateslerin parcalanmamasina dikkat edin, iyice pismesinler, sadece yumusasinlar yeter. Salata yapacaginiz kabin icine halkalar seklinde dogradiginiz yumurtalari ve domatesleri ekleyin. Dilerseniz icine dilimlenmis avakodo ve guneste kurutulmus domateslerden de ekleye bilirsiniz. Uzerine taze maydonoz dograyin. Taze ogutulmus karabiber, pulbiber, kimyon (yumurtaya kimyon inanilmaz guzel yakisiyor) ve birazda kekik ekleyip biraz da zeytin yagi, ustunede limon suyu sikin..Birguzel karistin, salataniz hazir.
Salatanin yanina ekmek kizartin tost makinasinda..Bir dis sarmisagi ortadan ikiye kesip sicak ekmeklerin uzerine surun. Parmaklarinizi yiyeceksiniz..
Iki yumurtayi suda haslayin. 4-5 tane kiraz domatesi ikiye bolun ve bir tavaya zeytin yagi koyup domatesleri kesik yerleri asagi gelecek sekilde tavaya dizip uzerlerine tuz ekeleyin, domatesler porsuyene kadar pisirin. Domateslerin parcalanmamasina dikkat edin, iyice pismesinler, sadece yumusasinlar yeter. Salata yapacaginiz kabin icine halkalar seklinde dogradiginiz yumurtalari ve domatesleri ekleyin. Dilerseniz icine dilimlenmis avakodo ve guneste kurutulmus domateslerden de ekleye bilirsiniz. Uzerine taze maydonoz dograyin. Taze ogutulmus karabiber, pulbiber, kimyon (yumurtaya kimyon inanilmaz guzel yakisiyor) ve birazda kekik ekleyip biraz da zeytin yagi, ustunede limon suyu sikin..Birguzel karistin, salataniz hazir.
Salatanin yanina ekmek kizartin tost makinasinda..Bir dis sarmisagi ortadan ikiye kesip sicak ekmeklerin uzerine surun. Parmaklarinizi yiyeceksiniz..
28 Mar 2010
Kahvaltilik fikirler..
Kahvaltida sade peynir zeytin yemeyi hic sevmem, helede haftasonu kahvaltisiysa, insan ailecek soyle daha ozene bezene hazirlanmis bir sofra istiyor..E tabi o isi yapmakta bana dustugu icin hem cabuk hemde lezzetli fikirler uretmem gerekiyor..
Dunde oyle oldu, tatli bir pazar sabahiydi..Ne yesek diye dusundukten sonra, karar bana birakildi ve girdim mutfaga..Sade tost cok sade kaliyordu, canimda istemiyordu acikcasi..Bende soyle yaptim..
Dilimlenmis ekmeklerin ustune kasar, onun ustunede beyaz peynir serpistirdim. Ustune ince domates dilimleri ve ayrica kuru domates dilimleri yerlestirdim. Uzerinede taze ogutulmus karabiber, ve kuru reyhan serpistirip soyle incecik zeytin yagi gezdirdim ve kapadim uzerlerini diger dilimlenmis ekmeklerle..Ve tost yaptim..Kilolarinizdan korkmuyorsaniz, ekmekler tost makinasinda az isindiktan sonra uzerlerine ince bir tabaka tereyagi harika olur. Harika bir sabah kahvaltisi cikiverdi oylece ortaya..Tavsiye ederim..
Dunde oyle oldu, tatli bir pazar sabahiydi..Ne yesek diye dusundukten sonra, karar bana birakildi ve girdim mutfaga..Sade tost cok sade kaliyordu, canimda istemiyordu acikcasi..Bende soyle yaptim..
Dilimlenmis ekmeklerin ustune kasar, onun ustunede beyaz peynir serpistirdim. Ustune ince domates dilimleri ve ayrica kuru domates dilimleri yerlestirdim. Uzerinede taze ogutulmus karabiber, ve kuru reyhan serpistirip soyle incecik zeytin yagi gezdirdim ve kapadim uzerlerini diger dilimlenmis ekmeklerle..Ve tost yaptim..Kilolarinizdan korkmuyorsaniz, ekmekler tost makinasinda az isindiktan sonra uzerlerine ince bir tabaka tereyagi harika olur. Harika bir sabah kahvaltisi cikiverdi oylece ortaya..Tavsiye ederim..
Babababbababa
27. 03. 10
Dun evden ciktik, arabaya oturdum, Eda'yida tam koltuguna oturttum, soyle omuzlarini rahatlatip disari bakarak babababa dedi..Babasiyla soyle bir goz goze geldik, bu onun ilk defa bu sesi cikarisiydi..Ondan sonrada hic durmadi, sabah sabahin besi, erkenden gozlerini acan cicek, babababbababba..Hic durmadan ara vermeden bu sesi tekrarliyor, konusuyor..
27 Mar 2010
Dogan ayin ardindan bostana dolusan ceylan, kelebek ve kusun hikayesi..
Sene 1981,
Aralik ayinin ilk gunu..
Dandini dandini danadan,
Bir ay dogmus anadan..
Sene 1982,
Yine Aralik ayi,
Bu sefer ortalari..
Dandini dandini dastana,
Bir kara ceylan girmis bostana..
Cok gecmemis aradan
Sene olmus 1985,
Kara kisin ortasi,
Zemherininde ortasi,
Subatin ise baslari,
Dandini dandini danali bebek
Nerden cikti bu nalli kelebek..
Sonra yillar girmis araya,
Tam umit kesilmisken oglandan..
Bir sessizlik olmus o ara,
Bir kus konmus bostana..
Aya demisler o gun,
Sen, Ayse ol.
Kara ceylani uc ay isimsiz yatirmislar,
Tam isyan edecekmis ki,
Annesi tutmus kolundan,
Demis, sen de Seda ol,
Seda olmus 28 bugun,
Babasi hala dusunurmus
Acaba degistirsem bu adin.
Sira gelmis kelebege,
Ablasi Ay, demis
Kardesim sen Zeynep ol,
Kus mu?
Onu da annesi dusunde gormus,
Muhammed Said olsun bu demis..
Cumhurbaskani olsun diye,
Adini uzun koymus..
Aralik ayinin ilk gunu..
Dandini dandini danadan,
Bir ay dogmus anadan..
Sene 1982,
Yine Aralik ayi,
Bu sefer ortalari..
Dandini dandini dastana,
Bir kara ceylan girmis bostana..
Cok gecmemis aradan
Sene olmus 1985,
Kara kisin ortasi,
Zemherininde ortasi,
Subatin ise baslari,
Dandini dandini danali bebek
Nerden cikti bu nalli kelebek..
Sonra yillar girmis araya,
Tam umit kesilmisken oglandan..
Bir sessizlik olmus o ara,
Bir kus konmus bostana..
Aya demisler o gun,
Sen, Ayse ol.
Kara ceylani uc ay isimsiz yatirmislar,
Tam isyan edecekmis ki,
Annesi tutmus kolundan,
Demis, sen de Seda ol,
Seda olmus 28 bugun,
Babasi hala dusunurmus
Acaba degistirsem bu adin.
Sira gelmis kelebege,
Ablasi Ay, demis
Kardesim sen Zeynep ol,
Kus mu?
Onu da annesi dusunde gormus,
Muhammed Said olsun bu demis..
Cumhurbaskani olsun diye,
Adini uzun koymus..
25 Mar 2010
Annemin Yeni Cikan Siir Kitabi

Esen yelle geliyor, güz gülünün kokusu
Sarı renklerde gizli, hüznün ıslak dokusu
Rüzgârların ıslığı, yürekteki yeisler
Kuru dalda yaprağın, haylaz yelden korkusu
Her yaprağın dökümü, gönül hüznümü besler
Eylülün nisanlara, göz kırpması bu hisler.
Yaz ısısı kayboldu, ürpertiyle uyandım
Ayrılık telâşından, gittim yâre dayandım
Çözülmedim tıkandım, sarmallı sualimde
Üçüncü mevsimdeyim, sonuna geldim sandım
Hıçkırık çizim yaptı, sulugöz tuvalimde...
Sarı sıcak rengimle, telaş var her halimde...
Başımda kavak yeli, tıpkı gençlik izleri
Sarı yaprağa düştü gönlümüzün gizleri
Bir hayatın tamamı dört mevsimlik hikâye
Nereye kadar gider bu yorgunun dizleri?
Dört mevsimlik ömrümüz, Rab elinden sermaye
Son nefeste son heves, gönlümde yüklü gaye.
Geçen mevsime inat, güç eksilten halinden
Her nefes bir armağan, yüce kudret elinden
Mecburi istikamet, başka çıkış yolu yok
Heybem insanlık dolsun, sevgilerin selinden
Esen yelin önünde nefsim aç, bazen de tok
Madem ki gidiyorsun, bari güller gibi kok!
Asuman SOYDAN ATASAYAR
Harika Ayse Usulu Makarna Sosu
Bugun canim yemek yapmak istemedi, ama ayni zamanda guzel bir yemek yemek istedi. Soyle ozenle yapilmis, icine sevgi katilmis, lezzetli bir yemek olsun istedim. Volkan'in gelmesine az bir vakit kalmisti, disari cikma ihtimalimiz sifir, yemek yapma suremde cok kisa oldugu icin yapilacak tek yemek vardi tabiki makarna..
Makarna benim can kurtaran yemegimdir. Volkan'in en sevdigi,benim yemekten cok lezzet aldigim, yapmasi zahmet istemeyen, kisa suren super bir icat..Italyan icadi..Hemen bizimde eristemiz var felan felsefesine girmeyen..Hakkini verelim hakkaten Italyan icadi..Oyle Cinlilerinde noodle'lari var felanda demeyin..Bu tamamen farkli..Adamlar durum bugday'ini buluyorlar, kullaniyorlar,cesitli kalitelerde makarnalar uretip ustune birde soslar yapiyorlar. Bunu birde dunyaya tanitiyorlar. Bu az kultur gerektiren birsey degil arkadaslarim, haklarini verelim.
Evet bunlari boyle dusunurken, aklima birde sos yapmak geldi Italyanlar gibi..Gectim sevgili mutfagima..
Malzemeler cok kolay..Makarna bir kenarda haslanirken, genisce bir tavaya bolca zeytin yagi, iki dis ince kiyilmis sarmisak ve yesil sivri biberi koyup sarmisaklar kokusunu verene dek yagi kizdirdim. Aman dikkat, sarmisaklar yanmasin, cok feci bir tadi oluyor yandigi vakit..
Tam sarmisaklar olunca icine iri dogranmis domatesleri ekledim, tuz karabiber ve kekik serptim ustune..Soyle domatesleri iki cevirdim, iyice pisirmeden, uzerine haslanmis makarnalarida ekledim tavanin ustune..Sosla guzelce boca edip ustunede taze kiyilmis maydonoz ve cekirdekleri alinmis ince dogranmis zeytin serptim.
Lezzetinden parmaklarimizida beraber yedik..Bu arada bu parmaklari yemek deyimi yunanca ve italyanca'dada mevcut..Hatta onlar bunu ingilizceye ceviripde kullaniyorlar, her nekadar ingilizcede pek bir mana ifade etmesede, anlayan anliyor..
Afiyetle kalin efendim..
Makarna benim can kurtaran yemegimdir. Volkan'in en sevdigi,benim yemekten cok lezzet aldigim, yapmasi zahmet istemeyen, kisa suren super bir icat..Italyan icadi..Hemen bizimde eristemiz var felan felsefesine girmeyen..Hakkini verelim hakkaten Italyan icadi..Oyle Cinlilerinde noodle'lari var felanda demeyin..Bu tamamen farkli..Adamlar durum bugday'ini buluyorlar, kullaniyorlar,cesitli kalitelerde makarnalar uretip ustune birde soslar yapiyorlar. Bunu birde dunyaya tanitiyorlar. Bu az kultur gerektiren birsey degil arkadaslarim, haklarini verelim.
Evet bunlari boyle dusunurken, aklima birde sos yapmak geldi Italyanlar gibi..Gectim sevgili mutfagima..
Malzemeler cok kolay..Makarna bir kenarda haslanirken, genisce bir tavaya bolca zeytin yagi, iki dis ince kiyilmis sarmisak ve yesil sivri biberi koyup sarmisaklar kokusunu verene dek yagi kizdirdim. Aman dikkat, sarmisaklar yanmasin, cok feci bir tadi oluyor yandigi vakit..
Tam sarmisaklar olunca icine iri dogranmis domatesleri ekledim, tuz karabiber ve kekik serptim ustune..Soyle domatesleri iki cevirdim, iyice pisirmeden, uzerine haslanmis makarnalarida ekledim tavanin ustune..Sosla guzelce boca edip ustunede taze kiyilmis maydonoz ve cekirdekleri alinmis ince dogranmis zeytin serptim.
Lezzetinden parmaklarimizida beraber yedik..Bu arada bu parmaklari yemek deyimi yunanca ve italyanca'dada mevcut..Hatta onlar bunu ingilizceye ceviripde kullaniyorlar, her nekadar ingilizcede pek bir mana ifade etmesede, anlayan anliyor..
Afiyetle kalin efendim..
24 Mar 2010
Mantarli Tavuk..
Tavuk butlarinin derilerini soydum once, sonra az bir zeytin yaginda cevirdim tencerede, sadece dislari pembelesene kadar. Bu onceden az bir kizartma ete hos bir tat katiyor.
Sonra aldim tavuklari tencereden, ayni tencereye hic temizlemeden bolca dogradigim sogan ve sarmisaklari ekledim. Soganlar pembelesinde yine bolca dogradigim domatesleride ekledim, birazda domates salcasi ile birlikte..Tuz, karabiber, pul biber,kimyon,kekik ekledikten sonra domatesleri pismeye biraktim. pisince domatesler, onceden kizarttigim butlari ekledim tencereye bir sira halinde..Yarim bardak kadar daha sicak su ekledim ustune, ve yaklasik bir bucuk limonun suyunuda ekledikten sonra kapattim tencerenin kapagini ve en kisik ateste yaklasik bir bucuk saat pisirdim. Tencerenin kapagini actigimda etler kemikten dokunsan dusmek uzerelerdi ve koku sari vermisti butun evi mis gibi..Ortadan ikiye kesilmis bir avuc kadar mantarida ekledikten sonra bir on dakka daha pisirip kapattim altini..Taze somun ekmekle servise hazirdi Ayse tarzi mantarli tavuk..
Afiyet olsun..
Sonra aldim tavuklari tencereden, ayni tencereye hic temizlemeden bolca dogradigim sogan ve sarmisaklari ekledim. Soganlar pembelesinde yine bolca dogradigim domatesleride ekledim, birazda domates salcasi ile birlikte..Tuz, karabiber, pul biber,kimyon,kekik ekledikten sonra domatesleri pismeye biraktim. pisince domatesler, onceden kizarttigim butlari ekledim tencereye bir sira halinde..Yarim bardak kadar daha sicak su ekledim ustune, ve yaklasik bir bucuk limonun suyunuda ekledikten sonra kapattim tencerenin kapagini ve en kisik ateste yaklasik bir bucuk saat pisirdim. Tencerenin kapagini actigimda etler kemikten dokunsan dusmek uzerelerdi ve koku sari vermisti butun evi mis gibi..Ortadan ikiye kesilmis bir avuc kadar mantarida ekledikten sonra bir on dakka daha pisirip kapattim altini..Taze somun ekmekle servise hazirdi Ayse tarzi mantarli tavuk..
Afiyet olsun..
Aycicegim Aşı oldu..
Eeeee, alti aylik olmak kolay degil, o asi gunleri gelip catiyor bir bir..Ve bugunde o gunlerden biriydi..Edosumun alti aylik genel kontrol ve asi gunuydu..Kizim tam 68 cm, 7,800 kg olmus..
Iki bacagindan iki ayri asi oldu..Sanki bana batirdilar o igneleri..Yavrum cok agladi yine..Biraz nazli mi ne benim kizim..Sonra aglamasi durunca kafasini koydu omuzuma tam yirmi dakka oturdu orda hic kipirdamadan sarildi boynuma yatti omuzumda. Kanguruya koydum giderken, yuzunu kendime cevirdim, simsiki sarildi, kafasini koydu gogsume, eve gelene kadar sarila sarila geldik.
Orda doktor sirasi beklerken Dogu Avrupa'li gorunuslu, cok yasli bir adam geldi gulerek oturdu yanimiza, Eda'yi sevdi biraz..Eda'nin pusetini inceledi epeyce. Icimden adamin bakislarini Atasayar Dedemin "ilahi yarabbi, ilahi yarabbi" derkenki hayret bakislarina benzettim. Sonra Eda biraz miziklayinca kucagima alip eline benim "ari viz viz" ismini taktigim oyuncak arisini verdim ..Adam sonra egilip onuda soyle bir inceledikten sonra bana egilip "benim hic oyuncagim olmadi" dedi..Evet, dogru okumustum adamcagizin gozlerini..Tam icimden gecenleri soyledi bana.."Sokakta bos teneke kutulariyla oynardik, savas yillariydi o zamanlar, yokluk vardi" dedi aksanli ingilizcesiyle..O kadar acayip hissettim ki kendimi.. Sonra Eda iyice sikildi orda beklemekten, pusetin sepetinden kanguruyu cikarip gecirdim omuzuma, biraz oyalansin kucagimda diye..Adamin bakislari bu defa Atasayar dedeminkinden hic farkli degildi.."ilahi yarabbi, ilahi yarabbi, ne gunlere geldik, yedikleri onlerinde yemedikleri arkalarinda, boyle cocuk yetistirmeye ne var yo'rüm, su kizda ki tecrizata bak" diyordu gozleri, gozleri konusuyordu sanki benimle, sanki ayni dili konusuyordu benim dedemle..
Iki bacagindan iki ayri asi oldu..Sanki bana batirdilar o igneleri..Yavrum cok agladi yine..Biraz nazli mi ne benim kizim..Sonra aglamasi durunca kafasini koydu omuzuma tam yirmi dakka oturdu orda hic kipirdamadan sarildi boynuma yatti omuzumda. Kanguruya koydum giderken, yuzunu kendime cevirdim, simsiki sarildi, kafasini koydu gogsume, eve gelene kadar sarila sarila geldik.
Orda doktor sirasi beklerken Dogu Avrupa'li gorunuslu, cok yasli bir adam geldi gulerek oturdu yanimiza, Eda'yi sevdi biraz..Eda'nin pusetini inceledi epeyce. Icimden adamin bakislarini Atasayar Dedemin "ilahi yarabbi, ilahi yarabbi" derkenki hayret bakislarina benzettim. Sonra Eda biraz miziklayinca kucagima alip eline benim "ari viz viz" ismini taktigim oyuncak arisini verdim ..Adam sonra egilip onuda soyle bir inceledikten sonra bana egilip "benim hic oyuncagim olmadi" dedi..Evet, dogru okumustum adamcagizin gozlerini..Tam icimden gecenleri soyledi bana.."Sokakta bos teneke kutulariyla oynardik, savas yillariydi o zamanlar, yokluk vardi" dedi aksanli ingilizcesiyle..O kadar acayip hissettim ki kendimi.. Sonra Eda iyice sikildi orda beklemekten, pusetin sepetinden kanguruyu cikarip gecirdim omuzuma, biraz oyalansin kucagimda diye..Adamin bakislari bu defa Atasayar dedeminkinden hic farkli degildi.."ilahi yarabbi, ilahi yarabbi, ne gunlere geldik, yedikleri onlerinde yemedikleri arkalarinda, boyle cocuk yetistirmeye ne var yo'rüm, su kizda ki tecrizata bak" diyordu gozleri, gozleri konusuyordu sanki benimle, sanki ayni dili konusuyordu benim dedemle..
Inan ki Senden Baska Kimse Yok Icimde...
Bugun bu sarkiyla uyandim gunume..Gunum aydin, hava bulutlu, havam ise bulutlanmakta bu sarkiyla birlikte..Tatli yagmur bulutlari serpiliyor icime yumusak yumusak..
Ne varsa eskilerde var diyeyim, klasiklesmis sekilde. Pek de tasvip etmem aslinda bu fikri. Cunku bu sozun yenilerin onunu kapattigini,yenilesmeyi tazelenmeyi onlemekte, yenilikleri kabul etmemizi engellemekte oldugunu dusunuyorum. Hep bir onceki nesil bir sonraki neslin yaptiklarini yadirgar, engellemeye calisir ya..Iste bu sebeple her nekadar zevk almasamda hatta zevk alindigina inanmasamda yadirgasamda kinamiyorum benden bir sonra gelen yeni jenerasyonun bu cilgin gibi hiphop sevgisini..Oyle ya, Erkin Koray'da yeniydi bir zamanlar ve yadirgananlarin basinda geliyordu kendinden bir onceki nesil tarafindan sectigi muzik turu yuzunden..
Daha bloga link eklemeyi ogrenemedigim icin simdilik sozleriyle yetinin dostlarim. Dilerseniz sarkinin kendisi sadece bir google otede..Yada size Turkiye'dende acilabilecek bir adress vereyim..Inanki sizden baska kimse yok icimde..
http://www.klipstore.com/erkin-koray-senden-ba%C5%9Fka-kimse-yok-%C4%B0%C3%A7imde-3b0ae9ce6.html
Inan ki,
Senden baska hic kimse yok icimde.
Yuzune bakmasamda,
Basimi cevirsemde,
Seni her gordugumde..
Inan ki,
Senden baska hic kimse yok icimde.
Nekadar kirgin olsamda,
Dargin olsamda bile
Inan ki,
Senden baska hic kimse yok icimde.
Ne varsa eskilerde var diyeyim, klasiklesmis sekilde. Pek de tasvip etmem aslinda bu fikri. Cunku bu sozun yenilerin onunu kapattigini,yenilesmeyi tazelenmeyi onlemekte, yenilikleri kabul etmemizi engellemekte oldugunu dusunuyorum. Hep bir onceki nesil bir sonraki neslin yaptiklarini yadirgar, engellemeye calisir ya..Iste bu sebeple her nekadar zevk almasamda hatta zevk alindigina inanmasamda yadirgasamda kinamiyorum benden bir sonra gelen yeni jenerasyonun bu cilgin gibi hiphop sevgisini..Oyle ya, Erkin Koray'da yeniydi bir zamanlar ve yadirgananlarin basinda geliyordu kendinden bir onceki nesil tarafindan sectigi muzik turu yuzunden..
Daha bloga link eklemeyi ogrenemedigim icin simdilik sozleriyle yetinin dostlarim. Dilerseniz sarkinin kendisi sadece bir google otede..Yada size Turkiye'dende acilabilecek bir adress vereyim..Inanki sizden baska kimse yok icimde..
http://www.klipstore.com/erkin-koray-senden-ba%C5%9Fka-kimse-yok-%C4%B0%C3%A7imde-3b0ae9ce6.html
Inan ki,
Senden baska hic kimse yok icimde.
Yuzune bakmasamda,
Basimi cevirsemde,
Seni her gordugumde..
Inan ki,
Senden baska hic kimse yok icimde.
Nekadar kirgin olsamda,
Dargin olsamda bile
Inan ki,
Senden baska hic kimse yok icimde.
20 Mar 2010
Hasret Mektubu
Seda Atasayar Kalafat March 15 at 1:11am
5 yil, 2 ay, 13 gun...
resimleri gorunce icim soyle ciz etti... bir vardim bir yok...hukum yemis mahkum gibi gun sayiyorum ama benimki gittikce artiyo azalmiyor. hep seneye, hep her yaza ordayim...ama gecip gidiyor yazlar ben gene burdayim...
cok ozledim sizleri, oralari, memleketi...bazen sanki hic oraya gitmemisim gibi, sanki hepsi hayal gibi..
off zeynep niye gosterdin resimleri, deve kusu gibi gommustum basimi kuma...
Rabbimden en buyuk duam hayirlisiyla ucumuzu 3 merkepi gene biraraya getirmesi.tabi birde katirmi desem ne desem bilemedim sadidmiz var.onsuz olmaazz...
canim ailem dizisini izliyomusun orda 3 kiz kardes var, onlar gibi yanyana olsak keske...hayirlisi Rabbim hayirlisini ver, oldugumuzdan asagiya dusurme ama beraber yap...
zeynep edayi gordukce yasadiklarimi anlatamam, benim tattigim seyi sizinde tatmanizi okadar isterdimki...onu her kucagima alisimda her gozumun icine bakisinda hep sizin icinde opuyom sariliyorum, bakiyorum gozlerinin icine...anlatilmaz birsey...hele seni tanidigini hissetmen oyle birsey ki tarifsiz...beni haftada bir gormesine ragmen taniyor artik o kadar tatli sevdikce deliriyorsun...bazen soyle durup kafasini omzuma koyuyor, inanilmaz birsey, yoktan var...
ev cok guzel olmus, harika.hele senin odana bayildim.gelince ben nerde yatcam? off..off..
canim kendine iyi bak, dua et...herseyin hayirlisi...
Allaha emanet...
Annemle babami da op benim icin...Sadidimi unutma...
5 yil, 2 ay, 13 gun...
resimleri gorunce icim soyle ciz etti... bir vardim bir yok...hukum yemis mahkum gibi gun sayiyorum ama benimki gittikce artiyo azalmiyor. hep seneye, hep her yaza ordayim...ama gecip gidiyor yazlar ben gene burdayim...
cok ozledim sizleri, oralari, memleketi...bazen sanki hic oraya gitmemisim gibi, sanki hepsi hayal gibi..
off zeynep niye gosterdin resimleri, deve kusu gibi gommustum basimi kuma...
Rabbimden en buyuk duam hayirlisiyla ucumuzu 3 merkepi gene biraraya getirmesi.tabi birde katirmi desem ne desem bilemedim sadidmiz var.onsuz olmaazz...
canim ailem dizisini izliyomusun orda 3 kiz kardes var, onlar gibi yanyana olsak keske...hayirlisi Rabbim hayirlisini ver, oldugumuzdan asagiya dusurme ama beraber yap...
zeynep edayi gordukce yasadiklarimi anlatamam, benim tattigim seyi sizinde tatmanizi okadar isterdimki...onu her kucagima alisimda her gozumun icine bakisinda hep sizin icinde opuyom sariliyorum, bakiyorum gozlerinin icine...anlatilmaz birsey...hele seni tanidigini hissetmen oyle birsey ki tarifsiz...beni haftada bir gormesine ragmen taniyor artik o kadar tatli sevdikce deliriyorsun...bazen soyle durup kafasini omzuma koyuyor, inanilmaz birsey, yoktan var...
ev cok guzel olmus, harika.hele senin odana bayildim.gelince ben nerde yatcam? off..off..
canim kendine iyi bak, dua et...herseyin hayirlisi...
Allaha emanet...
Annemle babami da op benim icin...Sadidimi unutma...
19 Mar 2010
Eda Bebegim
EDA BEBEGIM
Dokuz aydır yolunu beklemekten yorulduk
Geçtiğin her evreyle selamlaşıp dost olduk
Her takvim yaprağından bir “oh! ” çekip kurtulduk
Binbir eda naz ile geldin Eda Bebeğim
Türkiyemi terkedip okyanuslar dolaştım
Dünyaya teşrifini görmek için yol aştım
Rütbemde terfi ettim, ben seninle gençleştim
Zulmetin perdesini deldin Eda bebeğim..
Canlarimin canisin sessiz evin muzigi
Bir lokmacik hacminle dunyalarin bezegi
Evlattan tatli lezzet bebeklerin nazigi
Bir bakisla gonlumu caldin Eda bebegim
Gökler selama durup,yıldızlar gülün olsun
Manalı duruşunda elemin rengi solsun
Mis gibi yüreğine güneş şulesi dolsun
Gelir gelmez nur yuzle, guldun Eda bebeğim
ASUMAN SOYDAN ATASAYAR
Dokuz aydır yolunu beklemekten yorulduk
Geçtiğin her evreyle selamlaşıp dost olduk
Her takvim yaprağından bir “oh! ” çekip kurtulduk
Binbir eda naz ile geldin Eda Bebeğim
Türkiyemi terkedip okyanuslar dolaştım
Dünyaya teşrifini görmek için yol aştım
Rütbemde terfi ettim, ben seninle gençleştim
Zulmetin perdesini deldin Eda bebeğim..
Canlarimin canisin sessiz evin muzigi
Bir lokmacik hacminle dunyalarin bezegi
Evlattan tatli lezzet bebeklerin nazigi
Bir bakisla gonlumu caldin Eda bebegim
Gökler selama durup,yıldızlar gülün olsun
Manalı duruşunda elemin rengi solsun
Mis gibi yüreğine güneş şulesi dolsun
Gelir gelmez nur yuzle, guldun Eda bebeğim
ASUMAN SOYDAN ATASAYAR
MEKTUP
Volkan'in baba olma heyecanini cok guzel gosteren bir yazi bu. Dogumumun ikinci gununde ben hastanedeyken Eda'ya yazdigi bir mektup.
16/09/2009
Sevgili Kizim Eda Duygu,
Sevgili kizim, bugun senin 2. Gunun dun yani 15/09/2009 Sali gunu aksam uzeri 17.29 gibi dunyamiza tesrif ettin, iyi de ettin, hosgeldin kizim. Anneni dogum icin hastaneye goturdugumuz zaman yanimizda Asuman Atasayar (anneannen) ve Seda Atasayar Kalafat (teyzen) vardi.
Bugun bizi ziyarete Hulya Akturk dayimin esi, annenin arkadasi Selma abla kizi ile beraber ve benim arkadasim Yunus Emre esi Nur ile geldiler hastaneye. Ziyaretlerden sonra annenin ve senin birkac kontrolun yapildi ve senin annenle birlikte saglikli oldugun ve sizlerin hastaneden cikartabileceginize izin verdiler ve oglen 14.00 siralarinda eve getirdik. Evde anneannen yolumuzu dort gozle gozluyor ve bizim icin hazirliklar yapiyordu.
Artik evimiz farkliydi cunku evde 3. Birisi daha vardi, bir bebek. Bu gunden sonar evde yalnizca annen ve ben olmuyacak, yanimizda sen de olacaktin, seninle yillarimizi gecirecek, sen gozumuzun onunde buyuyecektin.
Canim kizim aksama dogru, Seda teyzeni Parramatta tren istasyonundan almaya gittik, teyzen dogumda bizimleydi ve sabahta isyerinden izin almak icin gitmisti. Teyzeni aldiktan sonra aksamda Zeki Akturk (dayim), Hulya yengem ve ogullari Ali ile Umut geldiler seni gormeye, sen uyuyordun.
Onlar gittikten sonra, annen senin karnini doyurmaya calisirken, senin sancilarin vardi galiba (galiba cunku tam olarak bilmiyorduk) cunku bir muddet agladin, o anda biraz daha hissettim artik bir baba oldugumu ve sen agladikca icim burkuluyordu. Aglamak senin tek iletisim yolun idi bizimle, bir yerin agrisa, karnin aciksa veya altini degistirmemiz gerekse, senin tek yapabildigin aglamakdi.
Bu biraz daha buruyordu icimi, bilemiyordum senin neyin oldugunu, galiba artik tam bir baba olmustum, iyiki de olmustum, cunku simdi bunu sana anlatamam, daha dogrusu nasil anlatilir, tarif edilir bilemiyorum. Bu cok degisik bir seydi, sanki tarifi yokdu, simdi sen bizim herseyimizdin.
VOLKAN SONKAYA
16/09/2009
Sevgili Kizim Eda Duygu,
Sevgili kizim, bugun senin 2. Gunun dun yani 15/09/2009 Sali gunu aksam uzeri 17.29 gibi dunyamiza tesrif ettin, iyi de ettin, hosgeldin kizim. Anneni dogum icin hastaneye goturdugumuz zaman yanimizda Asuman Atasayar (anneannen) ve Seda Atasayar Kalafat (teyzen) vardi.
Bugun bizi ziyarete Hulya Akturk dayimin esi, annenin arkadasi Selma abla kizi ile beraber ve benim arkadasim Yunus Emre esi Nur ile geldiler hastaneye. Ziyaretlerden sonra annenin ve senin birkac kontrolun yapildi ve senin annenle birlikte saglikli oldugun ve sizlerin hastaneden cikartabileceginize izin verdiler ve oglen 14.00 siralarinda eve getirdik. Evde anneannen yolumuzu dort gozle gozluyor ve bizim icin hazirliklar yapiyordu.
Artik evimiz farkliydi cunku evde 3. Birisi daha vardi, bir bebek. Bu gunden sonar evde yalnizca annen ve ben olmuyacak, yanimizda sen de olacaktin, seninle yillarimizi gecirecek, sen gozumuzun onunde buyuyecektin.
Canim kizim aksama dogru, Seda teyzeni Parramatta tren istasyonundan almaya gittik, teyzen dogumda bizimleydi ve sabahta isyerinden izin almak icin gitmisti. Teyzeni aldiktan sonra aksamda Zeki Akturk (dayim), Hulya yengem ve ogullari Ali ile Umut geldiler seni gormeye, sen uyuyordun.
Onlar gittikten sonra, annen senin karnini doyurmaya calisirken, senin sancilarin vardi galiba (galiba cunku tam olarak bilmiyorduk) cunku bir muddet agladin, o anda biraz daha hissettim artik bir baba oldugumu ve sen agladikca icim burkuluyordu. Aglamak senin tek iletisim yolun idi bizimle, bir yerin agrisa, karnin aciksa veya altini degistirmemiz gerekse, senin tek yapabildigin aglamakdi.
Bu biraz daha buruyordu icimi, bilemiyordum senin neyin oldugunu, galiba artik tam bir baba olmustum, iyiki de olmustum, cunku simdi bunu sana anlatamam, daha dogrusu nasil anlatilir, tarif edilir bilemiyorum. Bu cok degisik bir seydi, sanki tarifi yokdu, simdi sen bizim herseyimizdin.
VOLKAN SONKAYA
Babasindan kizina siirler..
Sevgili Eda Bebek
Hosgeldin dunyamiza melek yuzlu yavrucak
Guldurdun bizi hemen ortam oldu simsicak
Sensiz gecmek bilmedi bos idi benim kucak
Nerdeydin bu gune dek sevgili Eda bebek
Sen guldurdun yuzumu degistirdin dunyami
Biliyorum ki artik geldin aldin sirami
Annen coktan birakti benimle alakayi
Hayata mana demek sevgili Eda bebek
Edali Kizim
Mevsimlerden ilkbahar aylardan eylul idi
Gunlerden on besiydi vakit aksam uzeri
Sen dogumunda bugun degistirdin tarihi
Sensin Ilk goz agrim benim edali kizim
Adini Eda koyduk dogru yaptik kanimca
Simdi uzaniyorsun masumca bir yanimda
Bugun daha farkliydi sen vardin hep aklimda
Simdi bir yuva olduk benim edali kizim
VOLKAN SONKAYA
Hosgeldin dunyamiza melek yuzlu yavrucak
Guldurdun bizi hemen ortam oldu simsicak
Sensiz gecmek bilmedi bos idi benim kucak
Nerdeydin bu gune dek sevgili Eda bebek
Sen guldurdun yuzumu degistirdin dunyami
Biliyorum ki artik geldin aldin sirami
Annen coktan birakti benimle alakayi
Hayata mana demek sevgili Eda bebek
Edali Kizim
Mevsimlerden ilkbahar aylardan eylul idi
Gunlerden on besiydi vakit aksam uzeri
Sen dogumunda bugun degistirdin tarihi
Sensin Ilk goz agrim benim edali kizim
Adini Eda koyduk dogru yaptik kanimca
Simdi uzaniyorsun masumca bir yanimda
Bugun daha farkliydi sen vardin hep aklimda
Simdi bir yuva olduk benim edali kizim
VOLKAN SONKAYA
Cuma Carsafa Dolanir..
Sevgili esim Volkan'la dun aramizda gecen diyalogu aktarmak istedim. Volkan'in kaybolmaya yuz tutmus Turkcesinden bir kesit mahiyetinde..
-Volkan, cuma gunu alisverise gidelim mi?
-Olmaz.
-Niye?
-(Espiri yapmaya calisiyor kendince) Cuma carsafa dolanir.
-O cuma degil, carsamba akillim.
-Ha dogru, cuma no'luyordu?
-Cuma mubarek..
18 Mar 2010
Atasayar Dedem..
Atasayar dedem..Sessiz sakin, kolay kolay sinirlenmeyen, cevresindekileri rahatsiz etmemek icin azami itina gosteren, 80 kusur yasina gelmesine ragmen romatizmasindan baska hic bir rahatsizligi olmayan, genelde dunyevi mevzulari pek kafasina takmayan, kendini Allah sevgisine adamis, babadan kalma köşger meslegini kunduraciliga cevirmis, erken yasta isini ogullarina devredip kenara cekilmis, hayatini ogullarinin is yeri ve evi arasinda geciren,aslinda mali mulku cok olmasina ragmen gayet mutevazi bir hayat suren,harcamayi gosterisi hic sevmeyen, vakit namazlarini "Insan Hoca" lakapli Ihsan Hocayla camide kilan ve hala doktorlarin yasaklamasina ragmen yolculuklarini bisikletle yapan sevimlimi sevimli bir adam..
Babannemi ben lisedeyken kaybettik, ama o gun ilk degildi dedemi aglarken gorusum. Cunku dedem cok kolay aglayabilen nadir Anadolu erkeklerindendir. Annesini cok kucuk yasta kaybetmis oldugundan onun ismini duymaya hic dayanamaz..Babannemde onun ince damarini cok iyi bilirdi..Gulendam, Gulendam diye baslardi soylemeye taki dedemi aglatana kadar..Biz cocuktuk tabi, hosumuza giderdi dedemi aglarken gormek, anlamazdik altindaki ince huznu..
Dedem duygularini sozle yada beden diliyle gosterebilen bir adam degildir. Gozlerinden, bakislarindan anlarsiniz onun sizi sevdigini yada garib oyunlarindan..Nasil mi? Durup dururken etrafta ki ceri copu toplayip buluzunu acip icine atan, hic usenmeden evin damina cikip orda kovaya suyu doldurup ustunuze doken sonrada kis kis gulen baska bir dede var mi? Cocukken tepesine cikar otururduk oyle dururdu, kizim belim bukuldu demezdi. Cokta guzel bir resmi var, onu eklemek isterim buraya buldugum zaman..Kiz kardesim zeynep dedemin sakalini zencilerin saclari gibi tek tek ormus aralarina boncuk gecirerek, gozune bir gunes gozlugu takmis, kulaklarina kirazdan kupeler takmis, daha mi?, birde kafasina saksi koymus icinde yapma cicek olan..Oylece poz vermis fotograf makinasina, inceden bir gulumsemeyle suratinda..
Dedemin babasi ve ayni zamanda kayinbabasi olan dayisi Canakkale gazilerindendirler..Dedemin uc agabeyi Mustafa, Murat ve adini simdi hatirlayamadigim amcalar harbden once dogmuslar, dedem ise harbden sonra dogmus. Babasi Canakkalede Ingilizlere esir dusup Misir'a esir kampina goturulup taa Cumhuriyet kurulduktan sonra serbest birakildiklari icin dedem ve agabeyleri arasinda epeyce bir yas farki vardi..(?)
Dedemin en tipik ozelliklerinden biri de yukardada dedigim gibi harcamaya, tuketmeye karsi olan alerjisidir. Alacagi sey ona faydada getirse para harcamis olacagi icin onu almaktan itina eder. Para vermekten cekinmedigi birkac sey vardir, et bunlarin basinda gelir, onlarin haricinde herseye kizar.. Ozelliklede cukulata ciklet kola dedemin en kizdigi seylerdir. Luksu hic sevmez..Tuketim caginda dogup buyuyen biz torunlara gore dedem turu gorulmemis bir dinazor gibi gelir..
Dedim ya dedem harcamayi sevmez diye, elindekilerden kurtulmayi, atmayi da hic dusunmez. Su anda ki evlerinin arkasinda babamlarin icinde buyudukleri eski evlerinin bir kismi hala durmakta, niye mi? E hic birsey atilmazsa nereye sigar o kadar sey, tabi ki o eve..Ilkokula giderken Turkce dersinde "sakla samani gelir zamani" atasozunun manasini anlatti ogretmenimiz uzun uzun. O zaman anlamistim dedemin o evi niye doldurdugunu. Bir rivayete gore kiz kardesim Seda'nin besigi bile hala oradaymis..Bu konu gelmisken birsey daha anlatayim...Yillardir kisin yakacak odunlarin icinden sekli guzel, duzgun olanlari secip secip saklamis merdivenin altinda bir yere dedem. Ne yapacakmis diye sormayin, dedem saklamayi cok sever iste..
Bir gun yine guzel bir odun bulmus, getirmis koyacakmis oraya, acmis bir bakmis ki hic odun kalmamis. Megersem Nuran Yengem almis yakmis butun odunlari.Cok acimis, cok uzulmus dedem buna, onca emek bosuna gitti diye, ama hic birsey diyememis tabi yengeme..Oyle ya, disizin hakkindan imansiz gelir :)
Dedem de bir cok yaslida oldugu gibi ailesinden gecme yaslandikca artan duyma problemi var. Dedem deyince akla "hii ne dedin, fisildama kizim acik bagir" gibi laflar gelir. Yada dediklerimizi anlamis gibi yapip kafa sallar, anlamadigini ordan anlayip tekrar ederiz bagirarak. Yani anlayacaginiz dedemle sohbet etmek biraz zor, zaten konusmayida pek sevmez..Bir ajans dinlemesi vardir evlere senlik, televizyonun sesi sonunda,dedem televizyonun dibinde..Neden kulaklik kullanmiyor diyeceksiniz.
Birgun takmis kulakligini, kiz kardesim Zeynep' te aliskanlik ya bagira bagira girmis odaya "dedeeeee" diye. Dedem ne dese begenirsiniz, "kele ne bagiriyon sagir mi var?" demis..Epeyce bir zaman gulduk bu lafa..
Son zamanlarin dedem denince anlatilan gulme konusu ise su: En nihayetinde tam istedigi gibi kulagini rahatsiz etmeyen,sesi cok yuksek olmayan bir kulaklik almis ama kullanmiyor mus. Niye? Pili biter diye..Konu dedem olunca bu pek bir komik oluyor malumunuz tuketimi hic sevmez..
Dedem yilda bir kere Istanbul'a mutlaka gelir. Sabah erkenden cikar evden ve baslar gezmeye tek tek bitmek bilmeyen Istanbul'un camilerini..Yolculuklarini oyle kafadan ona buna sorarak yapmaz..Cebinde hep bir haritasi vardir..Bu haritayla bazen kaybolduguda olur. Haritayla kaybolunur mu? Dedemin haritasiysa bu, kaybolunur, cunku elinde ki haritada daha Istanbul koprusu bile yok :)).
Bir zamanlar simdi ayaklarimda sallanarak misil misil uyuyan Eda gibi Gulendam ebenin kucaginda minnacik bir bebekti elbet dedem de..Simdi ise hayatinin son baharinda.. Malini varligini cocuklarina coktan pay etmis, 6 cocugu, 20 tane torunu, 10 tane torun cocugu olan (11'inci de yolda), yalnizliktan kurtulmak icin evlenmek amacli munasip yasi yasina uygun akli basinda bir bayan arayan,doksanina merdiven dayamis, ailenin ve memleketin en yaslilari icinde bir garib MEHMET ATASAYAR benim dedem..
Babannemi ben lisedeyken kaybettik, ama o gun ilk degildi dedemi aglarken gorusum. Cunku dedem cok kolay aglayabilen nadir Anadolu erkeklerindendir. Annesini cok kucuk yasta kaybetmis oldugundan onun ismini duymaya hic dayanamaz..Babannemde onun ince damarini cok iyi bilirdi..Gulendam, Gulendam diye baslardi soylemeye taki dedemi aglatana kadar..Biz cocuktuk tabi, hosumuza giderdi dedemi aglarken gormek, anlamazdik altindaki ince huznu..
Dedem duygularini sozle yada beden diliyle gosterebilen bir adam degildir. Gozlerinden, bakislarindan anlarsiniz onun sizi sevdigini yada garib oyunlarindan..Nasil mi? Durup dururken etrafta ki ceri copu toplayip buluzunu acip icine atan, hic usenmeden evin damina cikip orda kovaya suyu doldurup ustunuze doken sonrada kis kis gulen baska bir dede var mi? Cocukken tepesine cikar otururduk oyle dururdu, kizim belim bukuldu demezdi. Cokta guzel bir resmi var, onu eklemek isterim buraya buldugum zaman..Kiz kardesim zeynep dedemin sakalini zencilerin saclari gibi tek tek ormus aralarina boncuk gecirerek, gozune bir gunes gozlugu takmis, kulaklarina kirazdan kupeler takmis, daha mi?, birde kafasina saksi koymus icinde yapma cicek olan..Oylece poz vermis fotograf makinasina, inceden bir gulumsemeyle suratinda..
Dedemin babasi ve ayni zamanda kayinbabasi olan dayisi Canakkale gazilerindendirler..Dedemin uc agabeyi Mustafa, Murat ve adini simdi hatirlayamadigim amcalar harbden once dogmuslar, dedem ise harbden sonra dogmus. Babasi Canakkalede Ingilizlere esir dusup Misir'a esir kampina goturulup taa Cumhuriyet kurulduktan sonra serbest birakildiklari icin dedem ve agabeyleri arasinda epeyce bir yas farki vardi..(?)
Dedemin en tipik ozelliklerinden biri de yukardada dedigim gibi harcamaya, tuketmeye karsi olan alerjisidir. Alacagi sey ona faydada getirse para harcamis olacagi icin onu almaktan itina eder. Para vermekten cekinmedigi birkac sey vardir, et bunlarin basinda gelir, onlarin haricinde herseye kizar.. Ozelliklede cukulata ciklet kola dedemin en kizdigi seylerdir. Luksu hic sevmez..Tuketim caginda dogup buyuyen biz torunlara gore dedem turu gorulmemis bir dinazor gibi gelir..
Dedim ya dedem harcamayi sevmez diye, elindekilerden kurtulmayi, atmayi da hic dusunmez. Su anda ki evlerinin arkasinda babamlarin icinde buyudukleri eski evlerinin bir kismi hala durmakta, niye mi? E hic birsey atilmazsa nereye sigar o kadar sey, tabi ki o eve..Ilkokula giderken Turkce dersinde "sakla samani gelir zamani" atasozunun manasini anlatti ogretmenimiz uzun uzun. O zaman anlamistim dedemin o evi niye doldurdugunu. Bir rivayete gore kiz kardesim Seda'nin besigi bile hala oradaymis..Bu konu gelmisken birsey daha anlatayim...Yillardir kisin yakacak odunlarin icinden sekli guzel, duzgun olanlari secip secip saklamis merdivenin altinda bir yere dedem. Ne yapacakmis diye sormayin, dedem saklamayi cok sever iste..
Bir gun yine guzel bir odun bulmus, getirmis koyacakmis oraya, acmis bir bakmis ki hic odun kalmamis. Megersem Nuran Yengem almis yakmis butun odunlari.Cok acimis, cok uzulmus dedem buna, onca emek bosuna gitti diye, ama hic birsey diyememis tabi yengeme..Oyle ya, disizin hakkindan imansiz gelir :)
Dedem de bir cok yaslida oldugu gibi ailesinden gecme yaslandikca artan duyma problemi var. Dedem deyince akla "hii ne dedin, fisildama kizim acik bagir" gibi laflar gelir. Yada dediklerimizi anlamis gibi yapip kafa sallar, anlamadigini ordan anlayip tekrar ederiz bagirarak. Yani anlayacaginiz dedemle sohbet etmek biraz zor, zaten konusmayida pek sevmez..Bir ajans dinlemesi vardir evlere senlik, televizyonun sesi sonunda,dedem televizyonun dibinde..Neden kulaklik kullanmiyor diyeceksiniz.
Birgun takmis kulakligini, kiz kardesim Zeynep' te aliskanlik ya bagira bagira girmis odaya "dedeeeee" diye. Dedem ne dese begenirsiniz, "kele ne bagiriyon sagir mi var?" demis..Epeyce bir zaman gulduk bu lafa..
Son zamanlarin dedem denince anlatilan gulme konusu ise su: En nihayetinde tam istedigi gibi kulagini rahatsiz etmeyen,sesi cok yuksek olmayan bir kulaklik almis ama kullanmiyor mus. Niye? Pili biter diye..Konu dedem olunca bu pek bir komik oluyor malumunuz tuketimi hic sevmez..
Dedem yilda bir kere Istanbul'a mutlaka gelir. Sabah erkenden cikar evden ve baslar gezmeye tek tek bitmek bilmeyen Istanbul'un camilerini..Yolculuklarini oyle kafadan ona buna sorarak yapmaz..Cebinde hep bir haritasi vardir..Bu haritayla bazen kaybolduguda olur. Haritayla kaybolunur mu? Dedemin haritasiysa bu, kaybolunur, cunku elinde ki haritada daha Istanbul koprusu bile yok :)).
Bir zamanlar simdi ayaklarimda sallanarak misil misil uyuyan Eda gibi Gulendam ebenin kucaginda minnacik bir bebekti elbet dedem de..Simdi ise hayatinin son baharinda.. Malini varligini cocuklarina coktan pay etmis, 6 cocugu, 20 tane torunu, 10 tane torun cocugu olan (11'inci de yolda), yalnizliktan kurtulmak icin evlenmek amacli munasip yasi yasina uygun akli basinda bir bayan arayan,doksanina merdiven dayamis, ailenin ve memleketin en yaslilari icinde bir garib MEHMET ATASAYAR benim dedem..
16 Mar 2010
Eda'dan Secmeler..
Ayciceginin Yarim Yas Kutlamasi..
Benim kizim buyudu buyudu, kocaman oldu tam yarim yasina basti dun. Bu sebeble babasi ile birlikte kucuk bir kutlama tertip edelim dedik kendi aramizda..
Sofranin resmini bile cekmeyi unuttugumu bu yaziya baslayacagim zaman farkettim. Sadece anne ve babasiyla iki poz resim cekilebildik. Hemen cicilerimizi cikarip uykuya daliverdik tabi ustumuzu cikarana kadarda kiyametleri kopardik..Yani anlayacaginiz hanimefendinin pastasini onsuz yedik..
Ilerde Eda daha cok buyudugunde bu yazima gulecegim herhalde, alti aylik bebege kocaman oldu demisim diye..Evet, buyudu, artik bebeklikten cikti, simarmayi, istemeyi, istedigi olmayinca yumruklarini sikarak basbas bagirmayi, dilini sonuna kadar cikarinca bizim cok gulecegimi bildigi icin olur olmaz yerlerde dilini cikarip bizi guldurmeyi ogrendi kizim benim.
Daha cok gunler gorecek, hep mutlu olacak, buyuk adam olacak, vatanlarina ve milletlerine hayirli bir evlat olacak insallah..
Aycicegim, nice yaslara mutlu huzurlu guvende girmen dilegiyle..
Ayse'nin Makarna Spesiyalinden..
Gecenlerde Turk Marketi Gima'da (Turkiye'de ki Gima ile hic bir alakasi yok) alisveris yaparken Selva marka makarnalardan da aldim. Dun degil evvelsi gun aksama yemek yetistiremedim, hemen hizlica bir makarna kaynativerdim. Aman Allah tam bir felaket,makarna resmen bir hamur yiginina donustu. Acliktan olacak, zarzor yutuverdik o aksam. Neyse sabah oldu, makarna soguyunca dahada yapisivermis birbirine..E atacak degilim, yazik o kadar makarnaya..Istemeye istemeye basladim isitmaya..Kisik ateste yavas yavas isittim iyice makarnayi. Glutenleri iyice birbirinden ayrildi ve tanelere bolundu..Isinan makarnayi bir tabaga aldim, ustune kiraz domateslerden 5-6 tane dogradim,beyaz peynir ufaladim, ustune ince kiyilmis maydonoz, taze cekilmis karabiber ve kimyon doktum. Hepsinin ustunede zeytinyagi gezdirip birazda balsamik sirke ekledim ve bir guzel karistirdim makarnayi bu malzemelerle..Ve sonucta tadina doyulmayacak harika bir makarna tarifi ortaya cikti..Tavsiye ederim.
11 Mar 2010
Otobuslerin Arkasi..
Hic sevmem Otobuslerin Arkasini..Elimde olmadan gozlerme yas dolar, hickirmamak icin kendimi zor tutarim ne zaman bir hareket eden otubus gorsem. Hani park halinde olan bir otubus ilk hareket ederken arkasi calkalanir gibi bir sallanir ya..O manzara, ah o sallanis..Neden bu kadar acikli gelir bana..Sebebini farkedemedigim bir huzun duyarim..Halbuki ben bunu defalarca goruyorum gun icinde..Otobus duraklarinda, yollarda..Neden alisamiyorum ben buna? Fatih universitesine ilk basladigim gun farkettim neden bukadar aci duydugumu otobuslerin arkalarina bakmaktan..Elliden fazla otobus vardi servis alaninda ogrencileri evlerine tasiyan..Butun ogrenciler binince hepsi ayni anda hareket ettiler arka arkaya cikmaya basladilar kampusun bahcesinden, hepsi tis tis sallana sallana hareket etmeye baslayip sonra buluyorlardi yollarini..Mutlu olmam gereken bir anda fiskiri verdi gozyaslarim gozumden, gozumun onunden filim seridi gibi geciverdi cocuklugum ve otobusun manasi zihnimde..Cozuverdim saniyeler icinde otobuslerin bende biraktigi bu etkinin sebebini..
Dedem, Sedat dedem..Otobus soforuydu..Otobusu getirir annanemlerin evinin onune park ederdi..Dedem uyuyunca bizim en buyuk zevkimizde otobusun icine girip evcilik oynamakti. Koltuklar, perdeler,izmarit kullukleri, kalkip inen koltuk kollari,koridor, koltuklarin arkalarinda icine birsey koymaya yarayan fileler, yine koltuklarin kenarlarindaki cop bidonlari, arkada yedek sofor icin yatak, muavin koltugu, basamaklar, tis diye acilan kapilar, dev direksiyon, vites cubugu, arkda pilastik posetlere doldurulmus igrenc kokan sularin oldugu kutu..Dedem, hersey dedem kokardi..Teyzemin oglu Omer sofor olurdu, kiz kardesim Sedayla bende evcilik kurardik arkada..Omer'in kardesi Ozer'le benim en kucuk kiz kardesim Zeynep bebektiler daha..Biz ayrilmaz besli, unutulmaz, hic usanmadigimiz, hep cok zevk aldigimiz evcilik oyunlarimizi oynardik oynardik..Sonra dedemin yola gitme vakti gelirdi, indirirdi bizi otobusten, sarilir opusur ayrilirdik.Dedem calistirirdi otobusu, arkasini calkalayarak yola koyulurdu, el sallardik otobusun arkasindan..Dayilarim universite tatile girince eve gelirlerdi, sonra biterdi tatil, gitme zamani gelirdi Ankara'ya..Biz yine el sallardik terminale gidip otobusun arkasindan..Sonra teyzemler Mersin'e tasindilar..Her yaz bitimi, her tatil bitimi, hep el salladik tis tis diye sallanarak arkasini sallayan otobuslerin arkasindan..Annanemin aglamaktan minnacik olmus,kan kirmizi gozleri, birbirinden hic kopmak istemeyen simsiki sarilan govdelerin icinde kaybolan biz cocuklarin cirpinisi..Herkes koltuklarina yerlesince hareket eden otobuslerin arkasinda kalan bizlerin deli gibi el sallarken bir taraftanda otobusun sallanan arkasini seyredislerimiz..Biz hep el salladik otobuslere..Hep arkadan seyrettik otobusleri..Iste buydu sebep neden gozlerime yas hucum etmesinin, her gordugumde hareket eden bir otobusu..
Dedem, Sedat dedem..Otobus soforuydu..Otobusu getirir annanemlerin evinin onune park ederdi..Dedem uyuyunca bizim en buyuk zevkimizde otobusun icine girip evcilik oynamakti. Koltuklar, perdeler,izmarit kullukleri, kalkip inen koltuk kollari,koridor, koltuklarin arkalarinda icine birsey koymaya yarayan fileler, yine koltuklarin kenarlarindaki cop bidonlari, arkada yedek sofor icin yatak, muavin koltugu, basamaklar, tis diye acilan kapilar, dev direksiyon, vites cubugu, arkda pilastik posetlere doldurulmus igrenc kokan sularin oldugu kutu..Dedem, hersey dedem kokardi..Teyzemin oglu Omer sofor olurdu, kiz kardesim Sedayla bende evcilik kurardik arkada..Omer'in kardesi Ozer'le benim en kucuk kiz kardesim Zeynep bebektiler daha..Biz ayrilmaz besli, unutulmaz, hic usanmadigimiz, hep cok zevk aldigimiz evcilik oyunlarimizi oynardik oynardik..Sonra dedemin yola gitme vakti gelirdi, indirirdi bizi otobusten, sarilir opusur ayrilirdik.Dedem calistirirdi otobusu, arkasini calkalayarak yola koyulurdu, el sallardik otobusun arkasindan..Dayilarim universite tatile girince eve gelirlerdi, sonra biterdi tatil, gitme zamani gelirdi Ankara'ya..Biz yine el sallardik terminale gidip otobusun arkasindan..Sonra teyzemler Mersin'e tasindilar..Her yaz bitimi, her tatil bitimi, hep el salladik tis tis diye sallanarak arkasini sallayan otobuslerin arkasindan..Annanemin aglamaktan minnacik olmus,kan kirmizi gozleri, birbirinden hic kopmak istemeyen simsiki sarilan govdelerin icinde kaybolan biz cocuklarin cirpinisi..Herkes koltuklarina yerlesince hareket eden otobuslerin arkasinda kalan bizlerin deli gibi el sallarken bir taraftanda otobusun sallanan arkasini seyredislerimiz..Biz hep el salladik otobuslere..Hep arkadan seyrettik otobusleri..Iste buydu sebep neden gozlerime yas hucum etmesinin, her gordugumde hareket eden bir otobusu..
Minik Ayse'nin Sabah Mutluluklari..
Aycicegim buyudukce beni biraz daha goturuyor gecmisime, biraz daha hatirlar oluyorum unuttugum tatli cocukluk anilarimi.. Bu sabah telefon alarminin calmasiyla firlayiverdik esimle birlikte yataktan, o dogru banyoya tras olmaya bense once gomlegini kravatini hazirlayip sonrada mutfaga kosuverdim atistiriverecek birseyler hazirlamaya..Bunlari yaparken kafamda bir suru seyler donuyor, gunun plani, aslinda biraz daha fazla uykuya ihtiyacim oldugu, evden kacta ciksam doktora yetisirim, Eda'yi kacta uyutayim, ne yedireyim, ne pisireyim, kimler aranacak,neler yapilacak vesaire vesayire..Sonra dondum yatak odasina girdigimde Eda uyanmis yataginda kahkalar atarak ayaklarini yere vuruyor, yataginin basindaki donen hayvanatlara gulucukler atiyordu..Saniyeler icinde gecmisimden kareler canlandi gozumun onunde..Hatirlayi verdim minik Ayse'nin sabah sevinclerini..
Cocukken hic sabah uyuyamazdim, hala degismedim ya iste..Sebebi de aksam tavuklarla yatiyor olmam olsa gerek..Herneise, sabahlari pek bir nes'e ile uyanirdim sabahlari..Hic bir sorumluluk yok, gunun planini yapma derdi yok. Sadece ve sadece oyun oynamak tek yapabildigim..Yaz ise eger kardeslerimide alip disari firlamak, kis isede sicacik evimizde sicacik odamizda Mehpare Celik'in sesiyle gune uyanmak mutluluklarin en guzeliydi..Ondan olsa gerek o kadinin sesi aslinda tok ve kalindir ama bana hep Yavuz Bingol'un sesi kadar yumusak ve rahatlatici gelmistir. Birde uyanirken hep kendi kendime oynadigim bir oyunum vardi, bunu yillardir unutmustum yine aycicegim hatirlatti bugun bana..Uyaninca hemen gozlerimi acmazdim, once aksam nerde sizip kaldigimi hatirlamaya calisirdim. Orasi genelde annanemlerin oturma odasinda ki kanepenin ustu olurdu. Gozlerimi actigimda eger hala orada isem, annem beni kucaklayip goturmemisse iste buydu en buyuk mutlulugum benim. Yavas yavas acardim gozlerimi, krem rengi uzerine bordoya calan buyuk saz yapraklariyla suslenmis perdeyi gorebilmekti butun umudum. Ah yarabbi ne mutluluk verirdi o perdeye bakmak sabah gozlerimi ilk acinca..O perdeyi gormem demek, annanemlerde kalmis olmam demekti. Hemen firlayi verirdim yataktan, hopa annanemin yatagina..Opucukler sevilmeler..Hele birde dayilarim universite tatillerinde eve gelmislerse, teyzeminde evlenmemis zamanlariydiysa o zamanlar, degmeyin minik Ayse'nin (onlar bana "açuş" derlerdi ) keyfine..
Sonra okula basladim, artik annanemde kalmama izin yoktu, e sabah erkenden kalkip okula gitmem gerekiyordu. Belkide o yuzden hic sevemedim ben bu okul hayatini..Ama bunu pek farketmedim su yasima kadar..Annemin zorlamalari getirdi beni bugunlere..Eve gel odev yap yemek ye biraz oyun, cumba yatak..Yaz tatillerini cok severdim..Oyun oyun oyun..
Sonra lise basladi, biraz daha yasim buyudukce yazlari daha bir sevmeye basladim. Sorumsuzlugu hep cok sevdim. Sabah uyanip plan yapmamayi hep pek bi sevdim. Ah su yazlarim hic bitmese derdim. Yazin daha cok kitap okuma istegi olurdu icimde, daha cok ders calismak isterdim. Yapma zorunlulugum yoktu cunku..Sonra universite basladi...Ve ben unutu verdim cocuklugumu, sabah uyanmalarimi, tatli neselerimi, guzel oyunlarimi, unuttum hala icimde yasayan minik Ayse'yi..Belki de hic hatirlamazdim olmasaydi benim dunyalar guzeli aycicegimin tatli sabah kahkalari..
Cocukken hic sabah uyuyamazdim, hala degismedim ya iste..Sebebi de aksam tavuklarla yatiyor olmam olsa gerek..Herneise, sabahlari pek bir nes'e ile uyanirdim sabahlari..Hic bir sorumluluk yok, gunun planini yapma derdi yok. Sadece ve sadece oyun oynamak tek yapabildigim..Yaz ise eger kardeslerimide alip disari firlamak, kis isede sicacik evimizde sicacik odamizda Mehpare Celik'in sesiyle gune uyanmak mutluluklarin en guzeliydi..Ondan olsa gerek o kadinin sesi aslinda tok ve kalindir ama bana hep Yavuz Bingol'un sesi kadar yumusak ve rahatlatici gelmistir. Birde uyanirken hep kendi kendime oynadigim bir oyunum vardi, bunu yillardir unutmustum yine aycicegim hatirlatti bugun bana..Uyaninca hemen gozlerimi acmazdim, once aksam nerde sizip kaldigimi hatirlamaya calisirdim. Orasi genelde annanemlerin oturma odasinda ki kanepenin ustu olurdu. Gozlerimi actigimda eger hala orada isem, annem beni kucaklayip goturmemisse iste buydu en buyuk mutlulugum benim. Yavas yavas acardim gozlerimi, krem rengi uzerine bordoya calan buyuk saz yapraklariyla suslenmis perdeyi gorebilmekti butun umudum. Ah yarabbi ne mutluluk verirdi o perdeye bakmak sabah gozlerimi ilk acinca..O perdeyi gormem demek, annanemlerde kalmis olmam demekti. Hemen firlayi verirdim yataktan, hopa annanemin yatagina..Opucukler sevilmeler..Hele birde dayilarim universite tatillerinde eve gelmislerse, teyzeminde evlenmemis zamanlariydiysa o zamanlar, degmeyin minik Ayse'nin (onlar bana "açuş" derlerdi ) keyfine..
Sonra okula basladim, artik annanemde kalmama izin yoktu, e sabah erkenden kalkip okula gitmem gerekiyordu. Belkide o yuzden hic sevemedim ben bu okul hayatini..Ama bunu pek farketmedim su yasima kadar..Annemin zorlamalari getirdi beni bugunlere..Eve gel odev yap yemek ye biraz oyun, cumba yatak..Yaz tatillerini cok severdim..Oyun oyun oyun..
Sonra lise basladi, biraz daha yasim buyudukce yazlari daha bir sevmeye basladim. Sorumsuzlugu hep cok sevdim. Sabah uyanip plan yapmamayi hep pek bi sevdim. Ah su yazlarim hic bitmese derdim. Yazin daha cok kitap okuma istegi olurdu icimde, daha cok ders calismak isterdim. Yapma zorunlulugum yoktu cunku..Sonra universite basladi...Ve ben unutu verdim cocuklugumu, sabah uyanmalarimi, tatli neselerimi, guzel oyunlarimi, unuttum hala icimde yasayan minik Ayse'yi..Belki de hic hatirlamazdim olmasaydi benim dunyalar guzeli aycicegimin tatli sabah kahkalari..
10 Mar 2010
Mayali hamur
Dogum gunumde esim bana hamur yoguran ve kek cirpan cok guzel bir mutfak aleti aldi. Son bir kac haftadir da kafayi takmis durumdayim mayali hamurlara..Elimde cok guzel bir tarif var ama simdiye kadar sadece iki kere tam istedigim gibi bir hamur elde ettim. Ya suyunu fazla kaciriyorum yada ununu..Biraz once Eda'yi uyutunca tekrar gectim basina ve harika bir hamur elde ettim. Harika bir sekilde mayalandi, sonra sekil verdim, biraz daha mayalandiktan sonra firina surecegim.
3 Mar 2010
Gezi Yazisi
Bir gezi yazisi yazmalarini soyleyen Turkce ogretmeninin istegini bence cok guzel yerine getiren kardesim Said'in bir turist gozuyle Istanbul'u gezisini anlatan yazisi..
Havalimanına indiğimizde kendimi çok tuhaf hissetmiştim. Bu başka bir ülkeye ilk gidişimdi ve biraz da endişeliydim aslında; ya kaybolursam, soyulursam gibi endişelerim vardı kafamda.
İstanbul’a çok erken saatte varmıştık. Havalimanı bizimkilerden pek de farklı değildi. Grup liderimiz, bizi kahvaltı yapabilmemiz için, otobüsümüzle, çok lüks bir yere getirdi. Deniz kıyısından manzara inanılmazdı. Hava parçalı bulutluydu ve güneş aralarından sızıyordu.
Yemeğimizi yedikten sonra yerleşebilmemiz için bizi kalacağımız otele getirdiler. O gün pek bir yer gezmedik. Odalarımıza geçip yerleştik, ikindi vakti biraz yüzdük. Akşam olunca bizi yeniden bir restorana götürdüler, ama bu sefer manzarayı deniz kıyısından değil, tepeden izliyorduk. Hava güzeldi, bunun için restoranın terasında yemek yiyorduk. Gruptan bir arkadaş, aslında hepimizin içinden de geçen şeyi söyledi grup rehberimize. Bu tip restoranlar bizim ülkemizde de vardı. Biz daha çok buraya özgü yerler gezmek istiyorduk. Rehberimiz de bize “Bu daha ilk gün, ileriki günlerde bol bol gezeceğiz, merak etmeyin” dedi.
Ertesi gün kahvaltıdan sonra bizi Kapalıçarşı’ya götürdüler. Bizim için çok ilginçti, çünkü rehberin anlattığına göre burası yüz yıllar önce yaptırılmış ve hala ülkenin en büyük kuyumculuk merkeziymiş. Hala eskisi gibi muhafaza ediliyormuş. Duvarların bir çok yerinde çatlaklar, etrafta az da olsa çöp olmasına rağmen gerçekten hoş bir yerdi. Söylediklerine göre orada dört bin civarında dükkan, ve otuz kadar da kapısı varmış. Biz, öğlen vakti gitmiştik, bizden başka daha pek çok turist vardı. Tuhafıma giden birşeyle karşılaştım; her yerde kediler vardı ve insanlardan hiç mi hiç korkmuyorlardı. Güzel bir öğle yemeğinin ardından Beyazıt’a çıktık. Orada fark ettim ki her yerde adım başı cami vardı; hepsi devasa yapıda olup inanılmaz bir mimariye sahipti. Camilerin duvarları, bahçeleri, girişleri, tavanları, minareleri… herşeyinde inanılmaz bir özen ve güzellik göze çarpıyordu. Gezerken insanların bize bakışına çok gülmüştüm. Geçtiğimiz yerlerde herkes bize bakıyordu. Bir dükkana girdiğinizde herkes size ikramlarda bulunuyor, güler yüzlü, şık giyinişli görevliler bize alacağımız şeylerde yardımcı oluyorlardı.
Bir sonraki gün Taksim’de otantik, çok hoş bir mekâna götürdüler. Geniş odalarda oturuluyor ve girilirken ayakkabılarınızı çıkartıyordunuz. Yerde sedirlerde oturulup çay, kahve içiliyor. Yemek yerken de sini denilen çok büyük, sehpa gibi şeylerin dibine kadar gidilip orda yeniliyor. Duvarlarda, söylediklerine göre, köylerde asılı olanların benzeri süsler asılıydı. Gerçekten hoş bir yerdi.
Akşama doğru, bizi Ortaköy’e götürdüler. Hemen köprünün aşağısında, bir yerde oturduk. Arkadaşlardan bazıları nargile aldılar. Burası, oturup muhabbet etmek için mükemmel bir yermiş.
Ertesi gün, program çok yoğundu, yetiştirebilmek için erkenden kalktık. Gezmeye Sultan Ahmet’ten başladık. Muazzam Sultan Ahmet Camii, Dikilitaş, Yerebatan Sarnıcı…
Hepsi de çok ilginç yerlerdi. Özellikle Yerebatan Sarnıcı çok ilgimi çekmişti. O kadar eski zamanlarda nasıl yapmışlar, çok hayret etmiştim. Öğleden sonra Topkapı Sarayı’na gittik. Aslına bakarsanız, burada büyük bir hayal kırıklığı yaşadım. Girmeden önce bizlere dünyanın en büyük elmasının burda olduğu söylenmişti. Elması ilk gördüğümde şok olmuştum.
İstanbul çok güzel bir şehirmiş gerçekten. Gezilecek yerleri hiç bitmiyordu. Her gün en az üç yer gezmemize rağmen gideceğimiz bir çok yer daha vardı.
Bütün İstanbul gezisinde garibime giden yalnızca bir şey olmuştu. Eminönü’nde, Üsküdar’a geçmek için vapura binecektik. Hava çok güzeldi ve manzara insanın içini açıyordu. Bir an etraftaki insanlara gözüm kaydı. Aynı yerde olmamıza rağmen, kimse bunlarla ilgilenmiyordu. Bizim hayranlıkla izlediğimiz şeylere, orada yaşayanlar doğru düzgün bakmıyorlardı bile. kimisi telefonla konuşuyor, kimisi yanındaki arkadaşına bakıyor, kimisi vapura yetişebilmek için koşuyor; ama kimse durup da o güzelliklere bakmıyordu. Nedenini hala bulamadım. Hatta bazıları vardı ki sigara izmaritini, çekirdek kabuğunu, çöpünü yerlere atıyordu. Bu benim için gerçekten şaşılacak bir şeydi.
Artık daha çok müzeleri, sarayları geziyorduk. Dolmabahçe Saray’ının bir ailenin evi olduğu fikri bana inanılmaz geliyordu. Muhteşem bir yer olan bu sarayın bir zamanlar birinin birçok evinden olduğu düşüncesi çok hoşuma gidiyordu. Canı sıkıldıkça, manzarasından bıkınca kaldığı saraydan çıkıp diğer sarayına geçiyordu herhalde. Komik bir şekilde bir sürü saray vardı. Topkapı Sarayı, Dolmabahçe Sarayı, Beylerbeyi Sarayı, Yıldız Sarayı… Her biri de birbirinden güzel mimari, işçilik, dekorasyon… Her gittiğimiz yerde hayran kalıp çıkıyorduk.
İstanbul’da geçirdiğim zamanların en sevdiğim kısmı, rehbersiz, kendi başımıza gezdiğimiz kısımlarıydı. Bizleri belli bir yere götürüp, turistik mekanları gezdirdikten sonra, dolaşmak ve alışveriş yapabilmek için serbest bırakıyorlardı. Ben genelde yanımda kimse olmadan dolaşıyordum. Bu sayede daha çok fotoğraf çekebiliyor ve insanları daha iyi inceleyebiliyordum. Tek başıma gezdiğim sıralarda, yoldan geçen birilerine bir yeri tarif etmelerini istediğimde bana yardım etmek için çırpınışları çok komikti. Bir şey sorduğunuzda, tuhaf bir şekilde, inanılmaz bir yardım etme isteğiyle doluyorlardı sanki. Yarım İngilizceleriyle yolu tarif ediyorlardı. Hatta bazen, yolu bilsem bile, sırf o tepkilerini görmek için soruyordum. Bazen çok iyi İngilizce bilen kişilere rastlıyordum, kırk yıl düşünsem İngilizce bilen bir kişiye rastladığımda üzüleceğimi düşünemezdim.
İstanbul’un sadece, Cuma günlerinden, özellikle Cuma akşamüstü saatlerinden nefret etmiştim. O kadar trafik oluyordu ki saatlerce trafikte sıkışıp kalabiliyordunuz. İki arkadaşımla birlikte taksiyle kaldığımız otele doğru giderken trafiğe takılmıştık. Ama ne takılma. Araba ancak on beş dakikada bir iki adım ilerleyebiliyordu. Ben cam kenarında oturuyordum, ama arkadaşlarıma dönük oturduğumdan dışarıyı seyretmiyordum. Bir ara arkadaşım bana gülerek yandaki arabayı gösterdi. Adam arabasından inmiş, bagajı açmış sandviç, simit, poğaça, çay ve benzeri şeyler satmaya başlamıştı. Bagajın kapağını açınca, dik olan kısmına karton yapıştırıp üzerine Türkçe bir şeyler yazmış. Tabii ki ben Türkçe bilmediğim için bunların ne olduğunu anlayamadım, Türkçe bilen arkadaşımın söylediğine göre üstünde fiyatlar varmış. Bence işin asıl komik olan tarafı insanların arabalarının kapılarını sinirle kapatıp, gelip yemek, çay almalarıydı. Baktık herkes alıyor, biz de alalım bari dedik; o kadar insan alıyor, bir bildikleri vardır herhalde deyip biz de yedik. O gün gerçekten çok gülmüştük. Ertesi gün midemiz bozulmuştu, bu ayrı konu tabiî ki.
Arkeoloji Müzesi gibi birkaç yeri daha gezdikten sonra artık oturup konuşabileceğimiz yerlere gitmeye başladık. Buradaki insanlar manzarası olan her yere kafe açmışlar. Her gittiğimiz yerde aynı manzarayı farklı bakış açılarından seyrediyorduk. Hatta bir keresinde Çengelköy’de yan yana dizilmiş, beş altı kafe gördük, deniz kıyısında. Biz de komiklik olsun diye, hepsine teker teker girdik, birer çay içtikten sonra kalkıp yandaki yere geçtik. Artık son yere girdiğimizde gülmekten ölecektik neredeyse.
Son günlerimize yaklaşırken daha az, ama daha uzun süreli etkinlikler yapıyorduk. Bir keresinde motorla Boğaz turu yapmıştık. İki saat kadar süren yolculukta, hiçbir yere uğramadan kıyıya paralel gezdik. Denize sıfır olan o villaları gördüğümüzde kıskanmamak içten değildi. Bir şehri ortadan ikiye ayıran bir deniz, üstünde iki kocaman köprü… Bu köprülerin altından geçmek bana çok hoş gelmişti. Rumeli Hisarı ve Anadolu Hisarı da iki yakadan çok güzel bir görüntü oluşturuyordu.
Bir sonraki gün, ünlü Ayasofya Camii’ine gittik. Muazzam büyüklükte bir bina; gezilmeye değer yerlerden biriydi. Orayı da gezdikten sonra bizi Galata Kulesi’ne götürdüler. Asansörle bile çıkması uzun süren kule, gezdiğimiz yerler arasında en beğendiklerimden biriydi. Üç yüz altmış dereceyle her tarafı gören kule, çok muhteşem bir yerdi. Akşam da Galata Köprüsü'ne gidip balık yedik. Hemen altımızdan deniz, üstümüzden de arabalar geçmekteydi; burada hoş bir akşam yaşadık.
Ertesi gün, Büyük Ada’ya gittik. Buraya bayılmıştım. Her yer ağaçlık, hiç araba yok. Özellikle İstanbul’un trafiğinden sonra insanın üzerine bir rahatlık geliyor. Tüm adayı faytonla gezdirdiler. Güzel bir yemek yedikten sonra motorla geri döndük.
İstanbul’daki son gecemizde bizi Kız Kulesi’ne götürdüler. Ancak motorla geçilebilen ufak bir adacık. Tam da dolunayın olduğu akşam. O akşamı hala unutamıyorum. Yemek de, gece de şahaneydi. Son gece için mükemmel bir seçimdi.
İstanbul’dan ayrılma vakti geldiğinde biraz hüzünlendim açıkçası. Burası o kadar ilginç bir yerdi ki benim için... Gezilecek yeri bitmek bilmeyen, doğal, yapay güzelliklerle dolu bu muazzam şehrin kıymetini, halkı umarım bilir.
Muhammed Said Atasayar
Subscribe to:
Posts (Atom)