Edayı büyütürken bu günleri geçmese bu hallerini ben özlerim diye diye büyüttüm. Eray'a gelince de Allahım bi büyüseydi diye diye büyütüyorum. O şekerliği, tatlılığı, zekası, cana yakınlığı, inanılmaz çabuk öğrenebilme kabiliyeti, taklitleri, oyun kurma yeteneği, huzurunin yanında uyku derdi, ah o uyku derdi ve her iki haftanın birine hastalanması beni çok yoruyor. Bir saattir uyuyor. Her on dakkada bir uyanıyor yeniden uyutuyorum. Ne anladım onun uyumasından. Ahhh Eray'ım ahhh bi büyüyüp büyük adam olaydın :))
Bayramdayız. Minik prenses kızımın doğum günüydü geçen hafta. Tam altı yaşında. Olympic parkta çok güzel Elsa'lı party yaptık. Okuldan arkadaşlarını davet ettik. Çantalar dolusu hediye ve oyuncaklarla eve döndük. Benim doymak bilmeyen kızım dün bayramda topladığı paraları harcamak için babasını bugün zorla markete götürdü. Nasıl bir devir yaşamaktayız diye düşünüyorum.
Michelangelo'nun hayatını anlatan bi kitap okuyorum. Dönemin soylu ailelerinden birine mensup olmasına rağmen benim gibi sıradan birinin çocuklarının yaşam sıtandartlarıyla mukayese edildiğinde dudak uçuklatıyor bu durum. Tarihçiler Anadolunun en zengin döneminin Selçuklu dönemi olduğunu söylüyorlar (ticaretten dolayı). O zaman mutfaklar yiyecekten dolup taşıyormuymuş. Çocuklar ne istese alınıyor muymuş, gardroplar kıyafetlerle tıka basa dolu muymuş, lüks tatillere gitmek bir hayat zorunluluğu muymuş? Nasıl bir dönem yaşamaktayız? Yollarda yatan Suriyeli mültecilerin üzerinde ki markalı kıyafetler, ayakkabılar, çantalar, telefonlar, tabletler, iyi besili, bakımlı çocukları biraz garib değil mi?nasıl bir dönem bu? Halbu ki denilen o ki dünyanın çoğunluğu açlık sınırında. Açlık sınırı Türkiye veya Macaristan hayat şartlarını beğenmeyip illede Almanya diye diretmek mi? Yoksa biz çok üst düzey bir Refah seviyesini izole edilmiş dünyamız da yaşıyoruz da dışarıdakilerden bihaber mi yaşıyoruz. Cevap hangi şık olursa olsun vay halimize.
Gunlugume Hosgeldiniz..
Bes yasimdan beri gunluk tutuyorum. Bu blog oburlerinden ayri olarak sadece ic dunyami aktardigim bir gunluk degil, ayni zamanda kizim Eda ve esim Volkan'la olan hayatimdan da alintilari iceriyor. Buraya yazma amacim ilerde unutulmamasini diledigim acizane hayatimin bazi kesimlerinin kayida gecmesidir.
24 Sept 2015
7 Sept 2015
Eda ve Eray'dan havadis...
Edamın doğum günü hazırlıkları içindeyiz. Ne zaman büyüdü bilemiyorum. Okul arkadaşlarını davet ettik. Herşeyi Elsa'lı olacak. Pek heyecanlı.
Ya ben?
Uykusuzluk, yorgunluk, hastalıklar, bitmek bilneyen işler ve de extralar (doğum günleri, insan ziyaretleri, en zoru da eve misavir kabuletme durumu). Rutinim şaşacak diye ödüm kopuyor. Bir raydan çıktımı geri dönüşü çok zor oluyor.
Şimdilik Eda henüz kindergarten da. Önümüzdeki 20 yılda çocuklar için büyük büyük planlarımız, hayallerimiz var. Geçen gün birden bir endişe ile ayıktım. Ya bu zaman içerisinde hastalık sıkıntı olur, istesekte gücümüz yetmez olursak diye düşündüm. O günden beridir dua ediyorum.
Eda'nın okul dersleri çok iyi gidiyor. Sınıfının en iyisi. Üst üste merit award lar getiriyor. Yüzme, bale, taekwando... Hepsi çok iyi gidiyor. Bunlara bir de müzik eklemek istiyorum. Batı eğitiminin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Herşey paraya bakıyor. Çok pahalı. Para harcamadan eğitim olmuyor. İyi bir okul da şart bize.
Eray'a gelince, şuan ayağımda sallıyorum tam bir saattir. Sabah 5.
Tatlılıkta sınır tanımıyor. Kuşlar, uçaklar özel ilgi alanı. Tencereler, kaşıklar... Bıdı bıdı diller.. Tatlı tontiş popo, Eda'yı taklit etme çabası...
Horoz gibi ötüyor. Yumruklarını sıkıp heeyt diye bağırıp, kendi etrafında bir kere dönerek taekwando yapıyor. Suyu çok seviyor. Her eve girişimizde mutlaka onunda elleri yıkanacak, kiyameti koparıyor yoksa. Anlaşılmadığı zaman çok kızıyor. İki gündür çok ağlattık. O yüzden biraz sinirli bugünlerde. Siniri çok korkutuyor beni. Sürekli onu anladığımı belli etmem gerekiyor. Herşeyi anlıyor artık. El becerisi çok mükemmel. Çok uzun zamandır kalemi düzgün tutuyordu. Epeyden beridir de kendi yemeğini kendi yiyor. Gelen geçen herkese el sallıyor, hello baybay yapıyor. Biraz önce Eda tuvalete kalktı, ona kafayı kaldırıp el salladı, geri yattı. Ablasını çok seviyor.
Bana gelince bulabildiğim her zamanı değerlendiriyorum. Düzenli kütüphaneye gitmeyi ihmal etmiyorum. Ruhima da iyi geliyor. Bugünlerde Londra'dayım. Bayılıyorum, her geçen gün biraz daha hayran oluyorum. Medeniyet hala sadece batıda.
Ya ben?
Uykusuzluk, yorgunluk, hastalıklar, bitmek bilneyen işler ve de extralar (doğum günleri, insan ziyaretleri, en zoru da eve misavir kabuletme durumu). Rutinim şaşacak diye ödüm kopuyor. Bir raydan çıktımı geri dönüşü çok zor oluyor.
Şimdilik Eda henüz kindergarten da. Önümüzdeki 20 yılda çocuklar için büyük büyük planlarımız, hayallerimiz var. Geçen gün birden bir endişe ile ayıktım. Ya bu zaman içerisinde hastalık sıkıntı olur, istesekte gücümüz yetmez olursak diye düşündüm. O günden beridir dua ediyorum.
Eda'nın okul dersleri çok iyi gidiyor. Sınıfının en iyisi. Üst üste merit award lar getiriyor. Yüzme, bale, taekwando... Hepsi çok iyi gidiyor. Bunlara bir de müzik eklemek istiyorum. Batı eğitiminin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Herşey paraya bakıyor. Çok pahalı. Para harcamadan eğitim olmuyor. İyi bir okul da şart bize.
Eray'a gelince, şuan ayağımda sallıyorum tam bir saattir. Sabah 5.
Tatlılıkta sınır tanımıyor. Kuşlar, uçaklar özel ilgi alanı. Tencereler, kaşıklar... Bıdı bıdı diller.. Tatlı tontiş popo, Eda'yı taklit etme çabası...
Horoz gibi ötüyor. Yumruklarını sıkıp heeyt diye bağırıp, kendi etrafında bir kere dönerek taekwando yapıyor. Suyu çok seviyor. Her eve girişimizde mutlaka onunda elleri yıkanacak, kiyameti koparıyor yoksa. Anlaşılmadığı zaman çok kızıyor. İki gündür çok ağlattık. O yüzden biraz sinirli bugünlerde. Siniri çok korkutuyor beni. Sürekli onu anladığımı belli etmem gerekiyor. Herşeyi anlıyor artık. El becerisi çok mükemmel. Çok uzun zamandır kalemi düzgün tutuyordu. Epeyden beridir de kendi yemeğini kendi yiyor. Gelen geçen herkese el sallıyor, hello baybay yapıyor. Biraz önce Eda tuvalete kalktı, ona kafayı kaldırıp el salladı, geri yattı. Ablasını çok seviyor.
Bana gelince bulabildiğim her zamanı değerlendiriyorum. Düzenli kütüphaneye gitmeyi ihmal etmiyorum. Ruhima da iyi geliyor. Bugünlerde Londra'dayım. Bayılıyorum, her geçen gün biraz daha hayran oluyorum. Medeniyet hala sadece batıda.
Subscribe to:
Posts (Atom)